İçimdeki Benin Sesi

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dakikadır.)

  • Arkadan gelen müzik seslerini duyabiliyor musun? 
  • Hayır, çok uzaktalar 
  • Onlar mı uzakta gerçekten yoksa sen mi çok uzaktasın? 
  • Ben uzaktayım, yanlarındayken bile. 
  • Neredesin? 
  • Kendi zihnimde ve kendi dünyamdayım.
  • Girebiliyor muyuz oraya? 
  • Bazı koridorlarına girenler oldu ama hep koridorda kaldılar. 
  • Hiçbir zaman somut cevaplar vermeyeceksin değil mi?
  • Hayır, her zaman boşlukları insanların doldurmasını sağlayacağım. 
  • Neden?
  • Çünkü boşlukları ben doldurursam sınırlanmış ve sınırlandırmış olurum. Bir insanı tanımanın en iyi yolu boşlukları nasıl doldurduğuna dikkat etmektir. Bir anlamda her insan boşluklara kendisini ve algılama biçimini sığdırır. Yani, dünyada gördüklerimiz bizden ibaret. Peki ya, ben kimim? 
  • Sen mi? 
  • Evet, ben. Bildiğim beni tanıyorum ama bilmediğim bir ben de var belli ki. Yoksa dönüp dolaşıp aynı geceye varmazdım. Vardığım yer hep serin bir gece vakti olmazdı. Biliyor musun, bugünlerde gündüzü gece etmek bile çok zor geliyor. Sanki güneşi ben doğuruyormuşçasına yorgun düşüyorum, her gün. 
  • İçindeki ben mi yorgun?
  • Evet, görememişim onu ve ihtiyaçlarını karşılayamamışım. Sesini yeterince duyuramamış bana çünkü kulaklarım tıkalıymış. Şimdi sesini böyle duyurmaya çalışıyor. 
  • İlk ne dedi sana?       
  • Kendinden sakladığın bir şeyler var dedi. Kırgınlıkların, kızgınlıkların, ifade edemediklerin var dedi. Meğer oldum olası hep devam etmişim; ardıma bakmadan. Hep biriktirmişim. 
  • Attın mı biriktirdiklerini?
  • Hayır, insanın atmakla kurtulamayacağını anladım. Nereye gidersen git sahip olduğun dinamiği ve kendini de yanına taşıyorsun. Geziniyorsun ama aynı yerde kalıyorsun. Zihninin saplandığı an neredeyse farklı gerçekliklerde o anı yaşıyorsun. 
  • Şimdi anlıyorum yanımızdayken bile aslında neden yanımızda olmadığını. Sana neden ulaşamadığımı şimdi anlıyorum. 
  • Evet, kendi gerçekliğimdeydim ben. Kendi dalgamdaydım. Hayatı gerçekten hissedebilmem için böyle olmam gerekiyordu. Şimdiki zaman, benim ve içimdeki benin arasına giriyor. Şimdiki zaman bana hiç uymuyor. Böyle bir zaman bir insana nasıl uyabilir ki zaten? Hele de bir kadına…

Bir gülümseme ile kalktı oradan ve loş sokak lambalarının arasından geçerek gitti. Oldu olası hep gitmişti. Alacağını almıştı yerlerden ve öğreneceğini öğrenmişti insanlardan. Bir dakika fazla durmanın anlamı yoktu. Göreceklerinin çirkinliği karşısında dehşete düşmek istemiyordu. Birini kötü hatırlamaktansa hiç hatırlamamayı tercih ediyordu. Kırgınlıklarını kendi gönül bahçesinde yumuşatmayı öğrenmişti. Öğrenemediği tek şey ise yine ve yeniden aynı yere vardığının idrakıydı. 

Yazar: Hazal Ezgi Yurdagül             

Görsel Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/749919775472792113/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.