Yerleştirilmeyen Kıyafetler

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dk sürmektedir.)

Az önce ne söylediğimi çoktan unutmuştum. Peki ya şimdi ne söyleyecektim? Oysa buraya gelmeden önce söyleyecek ne çok şeyim vardı. Bu ilk değildi aslında. Ne zaman diğerleriyle bir araya gelsem bana dair çok az şey gelir yanımda. Buraya da tam bu sebeple geliyordum. Diğerlerinin karşısında kaybolmadan, kendimi olduğum halimle ortaya koyabilmek için; güvenli bir alanda kendi değerlerimi ve ihtiyaçlarımı anlayabilmek için, sorunlarla gerçekten yüzleşebilmek için. Ama dışarda olan şimdi burada oluyordu, bir özne olarak orada veya burada bulunmakta zorlanıyordum.

 — Bir şey söyleyecektiniz,

diyor.

 — İlk konuşmayı yapmak benim için her zaman zordur,

diyorum.

 — Başlayın bir yerden.

 — Kıyafetlerimi bir türlü dolabıma yerleştiremedim. Öylece bavulda duruyorlar.

 — Ağzı açık bir bavuldan giyiniyorsunuz öyleyse. Her ân kaçmaya hazır gibi.

 Yerleştiremiyordum o kıyafetleri bir türlü raflarıma, asamıyordum askılarıma. Bana aitti hepsi ancak kendime yakıştıramıyordum bir çoğunu. Çok azıyla görünüyordum insanlara. Bazıları artık küçülmüştü üzerimde, yine de giyiyordum onları ısrarla. İnsanlar alıştı artık beni bu kıyafetler içerisinde görmeye. Kimsenin gözünde farklı veyahut yeni bir imaj çizmek istemiyordum. Göze batmaktan hoşlanmadım hiçbir zaman.

 Her zaman olduğu gibi karşımda durmuş, sessizce bir şeyler söylememi bekliyordu. Bense göz göze gelmekten kaçınarak etrafı süzüyordum. Ne kadar da sessizdi burası: Kendi sesimi duymak için fazla çıplak…

 — Buraya gelmeden önce gördüğüm bir rüyayı anlatmak isterim size.

 — Dinliyorum.

 — Son zamanlarda yolda yürürken insanların arasında bir anda çıplak kaldığımı görüyorum. Alel acele kıyafetlerimi arıyorum. Bulamayınca utanarak ve saklanarak eve gitmeye çalışıyor oluyorum. Dün akşam rüyamda ne göreceğimi merak ederek uyudum. Uyandığımda başta ne gördüğümü hatırlayamadım. Sonra yolda buraya gelirken farkına vardım. Rüyamda buraya gelmeden önce bir kıyafet odası görüyordum. Ahşap kaplı bir prova odasıydı, askılarda çeşit çeşit kabanlar asılıydı. Çok büyüktü.

 — Tam da çıplak kaldığınızı gördüğünüz o rüyaların ardından…

 — Aynen öyle!

Bir süre ikimiz de sustuk. Sessizlik doğru yönetildiğinde aslında ne çok şey söylüyordu.

 — Dolabınızda yerleştiremediğiniz kıyafetler gibi, içinizde de henüz yerleştiremediğiniz parçalar var gibi.

 Parçalar… Tek tek ele alındığında anlamı değişen; içinde bulunduğu bağlamda sırasına, dizilimine ve zamanına göre farklı anlamlar yaratan parçalar… Hakikat üzerine düşündüm o ân ilk kez: Bir parçanın doğruluk değeri hakikati her zaman yansıtmayabilirdi. Anlaması güç bir mantıktı. Ama bu uzun bir yolculuktu…

*Müzik Önerisi: Richter: Summer 2 (2012)

Yazar: Aziz Akar

Kapak Görseli: Microsoft Bing AI

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.