İyileşmek

Belki de acı çekmeyi düşünmek kadar iyileşmeyi düşünmenin de zamanı geldiğinin işaretidir bu yazı hepimiz için.  

(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 2 dakika sürmektedir.)

İyileşmek nasıl bir şey? Acı çekmek kadar zor mu? Bir insan nasıl iyileşir?  

 

Son zamanlarda acı çekmek üzerine epey düşündüm. Fakat bu yazıyı yazarken iyileşmek üzerine pek düşünmediğimi fark ettim pek çoğumuz gibi. Hadi hep beraber iyileşmek üzerine biraz kafa yoralım. Belki de acı çekmeyi düşünmek kadar iyileşmeyi düşünmenin de zamanı geldiğinin işaretidir bu yazı hepimiz için.  

İyileşmek için öncelikle acı çekmek gerekir bence. Acı çekmeyi bilen insan için iyileşmenin de zamanı gelecektir çünkü. Nietzsche unutmak iyileştirir der. Ama terapistim bunun tam tersini öğretti bana. İyileşmek için önce hatırlamak, o acıyı yaşamak gerekir.  

 

Bu yazıyı yazmadan önce acı çekmek ve iyileşmek üzerine biraz okuma yapmak istedim. Acı çekmenin ne olduğuyla ilgili yazılmış pek çok şeye rastladım. Ama iyileşmenin ne olduğuyla ilgili çok az şey okudum. Bunun sebebini de düşündüm bir süre. Acı, üzüntü, bunlar evrensel duygular. Ama iyileşme süreci yeryüzündeki insan sayısı kadar çeşitli olabilir. İyileşmeyi anlatan çok az şey olmasına rağmen, acıyla ilgili söylenmiş binlerce sözün, yazılmış yüzlerce kitabın olmasının sebebi de budur belki.  

Ben de bu yüzden iyileşmenin ne demek olduğunu kendi iyileşme sürecimle anlatmaya çalışacağım. Duygulara yer verilmeyen, duyguların ne olduğu ve nasıl yaşandığıyla ilgili hiç konuşulmayan, hatta genel anlamda pek konuşulmayan bir evde büyürken kendimi yıllarca duygusuz biri olarak adlandırdım. Bu şekilde büyüyen pek çok insan gibi benim için de duygular anlamsız ve gereksizdi. Mantık insanıydım ben. Mantığıyla her şeyin üstesinden gelebilir, her zorluğu atlatabilir, kolayca iyileşebilirdim. Öyle de yaptım. Karşılaştığım bütün zorlukların üstesinden mantığımı kullanarak geldim. Her şeyi olması gerektiği gibi yaptım, önümdeki en mantıklı seçenekleri belirleyip onları seçtim. Hayat çok güzeldi benim için. Acı çekmeme bile gerek kalmıyordu. Dolayısıyla iyileşmeme de. Duygularımı yok sayarak ve mantığımı kullanarak üstesinden gelemediğim neredeyse hiçbir şey olmamıştı (!).  

 

Ta ki o güne kadar… Pandemi olmuştu. Kendime ve sevdiklerime bir şey olmaması için gerekli önlemleri mantık çerçevesinde almaya çalışırken hayatımın en kötü haberini aldım. Babam korona olmuştu ve entübeydi. Yapılacak pek bir şey kalmamıştı ve zaten kısa bir süre sonra ailecek ölüm haberini aldık. Her zaman yaptığım gibi ilk yaptığım şey ölümü zihnimde mantıksallaştırıp birinin ölümü sonrası yapılması gereken şeyleri araştırıp onları yapmak ve bu şekilde durumun üstesinden gelmeye çalışmaktı. Ama bu sefer bir şeyler ters gidiyordu. Eskisi gibi duygularımı bastıramıyor, ne yaşadığıma anlam veremiyor ve mantık çerçevesine de oturtamıyordum. Bu şekilde anlamsızlık, belirsizlik ve çaresizlikler içinde kalarak aslında iyileşmemin başlangıcı olan acı çekme evresinde mantığıma meydan okurcasına uzunca bir zaman geçirdim. Ne acı çekmenin ne de iyileşmenin nasıl bir şey olduğundan habersiz; yıllarca kaçtığım duygularımı bastıramayarak, anlamlandıramayarak ve ifade edemeyerek sadece acı çektim bu süreçte, çaresizce. Ama neyseki bir psikoloji öğrencisi olarak bu konuda bilinçlenmiştim ve bir terapistle görüşmeye karar verdim. Yaklaşık bir yıldır hem acılarımla hem de sevinçlerimle yüzleşmeye devam ediyorum terapi sürecimde. 

 

Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki benim iyileşme sürecim böyle başlamış. Şimdi geldiğim noktada acı çekmeyi de iyileşmeyi de yavaş yavaş da olsa deneyimliyorum. İyileşmenin, iyileşme sürecinin her bireyin kendine has olduğunu biliyorum. Ama herkes için ortak olduğunu düşündüğüm bir şey var, acı çekmenin iyileşmenin temel taşı olduğu. Sonrası inişlerle, çıkışlarla, belki isyanlarla, bazen rahatlamayla, anlamlandırmayla, paylaşmakla, duygusal yüklerini fark etmekle ve onları hafifletmekle geçiyor. Ben bu süreçte bunların hepsini sonuna kadar yaşadım ve halen iyileşmeye devam ediyorum.  

 

Bence zaten iyileşmeye başlayan biri için bu bir yaşam tarzı haline geliyor bir süre sonra. Evet ben iyileşmeyi yaşam tarzı haline getiren biriyim. Şimdiden sonra da bir klinik psikolog adayı olarak insanların iyileşme süreçlerine eşlik edeceğim günleri heyecanla ve umutla bekliyorum…  

Yazar: Fatma Yılmaz

Görsel Kaynak: Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.