(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 2 dakika sürmektedir.)
Nefes nefese çıktığı merdivenlerin sonuna geldiğinde elleriyle çantasını yoklamaya başlamıştı. Elleri her defasında kapıyı açmaya yaramayan saçma sapan şeylerle buluştuğunda daha küçük bir çantaya geçmeye karar vererek aramaya devam etti. Anahtarları aramak nasıl eve gelmekten daha yorucu olabilirdi ki? Sonunda bulduğu anahtarı kapı deliğinde üç kez çevirdi. Bu sesi duymayı seviyordu. Evini ve ona ait olan her şeyi seviyordu. İçeriye attığı ilk adıma derin bir nefes eşlik etmişti. İkinci adımda ise ayaklarına dolanan sırnaşık bir kedi olmuştu. Usulca yere eğilip kedisini kucakladı. Elinde duran koca çantayı kenara savurduğunda doğruca yatak odasına gitmişti.
Yeniden salona döndüğünde duşunu almış ve ıslak saçlarına bir havlu sarmıştı. Şimdiye kadar sayısız kere takip ettiği rotası yine kusursuz işliyordu. Mutfağa yönelen adımlarını kahve yapmak için işe koyulan elleri takip etmişti. Hafifçe esen rüzgar açıkta kalan teninde geziniyordu. Hazır olan kahvesini alıp balkonda duran koltuğa yerleştiğinde yanında duran bilgisayarı kucağına çekti. Açtığı sayfada görmek istediği sayısız kelime varken bakıştığı yalnızca boş bir sayfaydı. Elleri klavye üzerinde yavaşça gezinmeye başladığında şimdi başka bir hayat mümkün diye düşünüyordu. Şimdi tam bana göre bir hayat mümkün…
Parmakları oldukları yerde saatlerce durmadan yazmaya devam etti. İçinde durduğu zamanda yazmak tıpkı yaşamak kadar paha biçilemezdi. Yazmaya ara verdiğinde kafasını koltuğa yasladı. O yaşamaya mola vermişken hızlı yaşamlarına yetişmeye çalışan insanların sesleri kulağına ilişti. Duyduklarını düşündükleri, düşündüklerini ise yazdıkları takip etmişti. Birbiri ardına gelen soluksuz satırların en sonunda ise şunlar kalmıştı.
…
Tutsak zamanın ellerinden
Dönebilir miyiz geriye?
Kayıp bir düşsek bulunur mu izimiz?
Ellerimizde sıkı sıkı tuttuğumuz iplerini bırakıp
Salıverir miyiz uçurtmamızı gökyüzüne
Hediye niyetine..
Yazar: Seher Avcı
Görsel kaynak: Pinterestten alınmıştır.(https://pin.it/4AnSCtcy3)