Anlamak Sevmenin Başlangıcıdır

Hangi yoldan giderseniz gidin, hangi yöne dönerseniz dönün bu yansıma her zaman göz kapaklarınızın altında size eşlik edecektir. Kendinizi sevmeniz için korkmadan gözlerinizin içine bakın. Neye ihtiyacınız olduğunu görün.

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 2 dakikadır.)

Sizden kısa süreliğine gözlerinizi kapatmanızı rica ediyorum. Gözlerinizi kapatın ve soracağım sorunun cevabını, göz kapaklarınızın ardına düşen görüntüde arayın: “Nasıl görünüyorsunuz?”

Simsiyah, uçsuz bucaksız bir belirsizliğin içinde sizden başka hiç kimse yok. İleride bir parıltı fark ediyor ve oraya doğru yürüyorsunuz. Bastığınız yer belirsiz, ne toprak ne de taş. Bulutlar kadar yumuşak, hava gibi etrafınızı saran, siyah bir belirsizlik hâli. Hem basarcasına hem de uçarcasına… Bu belirsizlikte süzülüyorsunuz aslında. Parıltının kaynağına ulaştığınızda karşınıza çıkan şey bir ayna. Bu ayna kafanızı karıştırmış olabilir çünkü bizim tanımımız bir “ayna” ama sizin için sadece bundan ibaret değil. Yansımadaki görüntü, aslında kimliğinizin bir tanıtımı. 

Antoine de Saint-Exupery’den bir alıntı yapmak yerinde olacaktır. “İnsan, gerçekleri sadece kalbiyle görüşür.” Gözlerinizi kapattığınızda kendinizle, vicdanınızla ve bilinçdışınızla yalnız kalırsınız. Yüksek öz saygı sahibiyseniz eğer soruma cevap olarak yansımada sayacak birçok şey bulabilirsiniz ama düşük öz saygı, aynaya inen balyoz darbesi kadar yıkıcı bir etki bırakacaktır benliğinizde. 

Aynaya bir adım daha yaklaşmanızı rica ediyorum. Bir adım daha yaklaşın ve öz saygınızın durumu ne olursa olsun gözlerinizin içine bakın. Yansımadaki kendinizle göz göze gelin. Biraz daha yaklaşmak ve bir şeyler söyleme ihtiyacı, kırık parçaları toplayıp birleştirme ihtiyacı hissederseniz, bu tamamıyla normal. Onu anladığınızı, çok güzel göründüğünü ve biraz daha dayanmasını söyleyebilirsiniz evet ama bunun yanında duymaya en çok ihtiyacı olduğu cümle şu olacaktır:

“Seni anlıyorum.” 

Anlamak? İlk defa duyduğunuz bir kelime değildir elbette ama içeriğini ne kadar sağlıklı bir şekilde kavradığınızı söyleyebilir misiniz? Öncelikli olarak kendimizi anlamak, aynadaki yansımayı kandırmamaktan geçer. Bir noktada bedenimizin etten duvarlarından sıyrılıp dışarıdan bakabilmemizi gerektirir. Doğal sınırlarımızı tüm çıplaklığıyla görmek, bize neyin ne olduğunu gösterecektir. 

Bir sonraki adımda mantığımızı devreye sokmalıyız. Gördüklerimizi gerçeğe en uygun şekilde değerlendirmeliyiz. Bu iki önemli sürecin sonunda doğan gerçekleri özümsemeliyiz. Bu adımların sonu bizi karanlığın içindeki aydınlığa, aynadaki yansımaya götürecektir. Bastığınızda ne olduğunu anlamadığınız zemin, ne olduğunu anlamak istemediğiniz gerçeklerden örülmüş bir zemindi. Aynadaki yansımanız ise gerçekten kim olduğunuzdu. Belki bu yüzden kiminiz gözlerinizi kapattığınızda aynadaki yansımadan hoşnut kalmadınız. Bazılarınız gördüğünü çaresizce kabullendi bazılarınız ise sırtını döndü. 

Hangi yoldan giderseniz gidin, hangi yöne dönerseniz dönün bu yansıma her zaman göz kapaklarınızın altında size eşlik edecektir. Kendinizi sevmeniz için korkmadan gözlerinizin içine bakın. Neye ihtiyacınız olduğunu görün. Kulağınıza fısıldananlara, söylenmeden bağırılanlara sırtınızı dönmeyin. Ağzınızı açın ve gözlerinizi kendinizden ayırmadan söyleyin: “Seni anlıyorum!”.

İşte tam bu ânda yansımadaki mühür çözülür, baş dikleşir ve yüz gülümser. Özünü kabul eder. Kolları size doğru uzanır. Sarılmak için ona doğru adım attığınızda ayağınızın altında sarsılmaz bir zemin hissedersiniz. 

Anlamak sevmenin başlangıcıdır. Kendinizi severseniz kapasitenizi bilirsiniz; kendinizi tanır ve yalanlarla kandırmazsınız. 

Artık gözlerinizi açabilirsiniz çünkü gözlerinizde görüyorum: Anlıyorsunuz!

Yazar: Züleyha YILDIRIM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.