(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.)
“Bu yükü sen mi sırtladın yoksa üzerine mi devrildi?”
Sevgili Kendim,
Bir söz okudum, zihnim bulandı. Düşüncelere daldım ve irdelemeye başladım. Ne diyordu, neyden bahsediyordu, kime söylüyordu, neden söylemişti? Sanırım sırtlaması gereken sırtlıyordu bu sözü de. Ya da tam tersi söz üzerinize devriliyordu tıpkı bana olduğu gibi. Farkında olmadan altında kalmıştım bu sözün. Kendimi de sözün üzerime devrildiğini de bu satırları yazana kadar anlayamamıştım. Aslına bakılırsa çok ağır değildi; en azından kollarım, bacaklarım ve gövdem ağırlık hissetmiyordu. Peki o zaman nasıl anlamıştım üzerime devrildiğini? İşte yavaş yavaş kalbim ağrımaya başlamıştı. O ân daha net anlamıştım; yükün altında kalan bedenim değildi, kalbimdi. Keşke bedenim olsaydı diye dua etmeye başladım. Keşke bedenim olsaydı, kaldırıp atardım üzerimden ağırlığı ve merhemini bulup sürerdim açılan yaraya. Şimdi ne alıp atabiliyorum ne de merhemini bulup yaramı iyileştirebiliyorum. Saniyeler, dakikalar, saatler geçti ama hiçbir harekette bulunamadım. Kaldıramayacağımdan değil de kaldırmaya korktuğumdan almak istemiyorum o ağırlığı. Belki de alışmıştım onunla yaşamaya veya hak görüyordum kendime. Yapabileceğimin en fazlası sessizce bekleyip beni ağırlıktan kurtaracak birinin gelmesiydi.
Kimse gelmedi.
Zaten kimsenin gelmesini de beklemiyordum, alışmıştım yardım çığlıklarımın duyulmamasına. “Her ne olursa olsun ben buradayım.” diyenlerin orada olmamasına. O yüzden sırtlandığım yüklere kimsenin destek olmamasına çok alışmıştım. Belki olanlar oluyordu ancak yeterli değildi. Sonuçta buradalar mıydı? Hayır. Kendi çabalarımla ve kendi azmimle kurtulacaktım yine. Sana yardım ederiz, yanında oluruz diyenler birer birer yanımdan geçmişti. Kalbini kırdıklarım ve kalbimi kıranlar gülerek ilerlemişti. Ne zaman ihtiyacın olursa buradayız diyenler en hızlı koşanlardı. Yalnız kalmıştım yine, belki de el uzatanlara inanmayıp kendimi yalnızlaştırmıştım. Oluyordu bazen böyle geri çevirmelerim, yardım eli uzatıldığında sahiciliğine inanmadıklarım oluyordu. Bu nedenle her türlü derdi ve mutluluğu yalnız yaşamaya mahkûm ediliyordum. Tıpkı çocukken ebeveynleri tarafından yeterince görülmeyen ve her türlü ihtiyacını kendisi karşılamak zorunda kalan ben gibi. Bu sefer de yalnızdım. Ellerim kan ter içinde kalmış bir şekilde üzerimdeki yükü kaldırıp bir kenara attım. Evet, yorulmuştum ama bu acıdan kurtulduğuma değerdi. Uzatılan yardım ellerinin sahteliklerine karşı koymama ve bu başarımın tadını çıkarmama değecekti. Günün sonunda biliyordum ki benim başarım ve acım bana özeldi, tıpkı parmak izi gibi. Taşıdığım ve taşıyacağım tüm yükler de beni ilgilendirirdi. Ne bir başkası kaldırabilirdi ne de bir başkası taşıyabilirdi. Benim dünyamda sadece ben vardım ve sadece de ben olacaktım.
Konuk Yazar: İremnaz Turan
Görsel Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/561261172320537773/