(Bu yazının okunması yaklaşık 3 dakika sürmektedir.)
Merhaba küçük kız,
Son zamanlarda aklıma geliyorsun, hiç çağırmasam da. Öyle sallanırken bir salıncakta ya da izlerken gün batımını bir nehir kenarında. Bu hikayenin hangi coğrafyalara uzandığını söylesem sana, pek şaşırırsın. Başladığın yerden uzaklardayım şimdi. Yine de ne mesafelere, ne de geçip giden zamana yenilmeyeceğim sana seslenirken. Bilmiyorum, neyi öğrenmek istiyorsun. Bilmiyorum, neyi duyarsan için bir nebze rahatlayacak. Ama yalan da söylemek istemiyorum, güzel kız. Tek istediğim sarılmak sana hiç büyümeyecekmişsin, hep kollarımın arasında kalacakmışsın gibi. Şu ana kadar gördüklerin öyle güzel bir kesitiydi ki hayatın, izlediğim en güzel gün batımı bile, senin her sabah gözünü açtığında gördüğün o basık ahşap tavanı aratıyor. Emin ol beklemezdin, böylesine bir özlemi. Ben her gün batımının ardından gelen karanlıkta izliyorum seni düşlerimde. Ve kızıyorum kendime. Neyi halledemedin de bu kadar özlüyorsun o küçük kızı? Neyi yanlış yaptın? Neyi değiştirmek isterdin?
Kendimi iyi tanımak gibi bir huy edindim son zamanlarda. O yüzden biliyorum, her şeye baştan başlasam aynı yerlerde aynı hataları yapardım. Küçük kızla değil aslında benim derdim. O hiç belli etmezdi ama fazlasıyla utangaçtı. Sevildi mi kaçardı bir köşeye, saklanırdı. Saçlarına çok özenir, kimseye dokundurtmazdı. Oyuncaklarını paylaşmaz, yalnız başına oyun oynamayı her şeyden çok severdi. Kendisine bir dünya kurar, orayı yönetirdi, hiçbir ütopyanın ulaşamayacağı bir düzenle. Sanırım ben bile yıllar sonra anlıyorum onu. Hep başına buyruk olma savaşı verirken ve güçlü olmaya çalışırken ne kadar yıprandığını, ben şimdi anlıyorum. İsterdim sarılsınlar ona. Belki sevmeyi daha erken öğrenir böylece. Bir de öyle acımasınlar ya. Merhamet edip durmasınlar. Eğer ille de bir şey söylemek istiyorlarsa onun için, ihtiyaç duyduğunda orada olsunlar. Güzel olduğunu söylesinler ama öyle ‘her şeye rağmen’ demesinler. Kelimelerin ne kadar incitici olabileceğini yıllar sonra anlamasın. Çünkü bunu fark ettiğinde o küçük kız orada olmayacak. Ve ne kadar isterse istesin ona bir kez bile sarılamayacak.
Ah, şimdi damarlarımda dolaşıyor hala senin yalnızlığın. Her gece pencerenden daldığın uzaklardan sesleniyorum sana. Güzel kız, duymak istemeyeceğin gerçeklerden bahsetmeye geldi sıra. Çok şeye kırılacak, birçoğuna alışacaksın. Günler birbirini izleyecek, sen gün batımlarına aşık olacaksın. Belki sevecek, belki sevileceksin. Ama hiçbir zaman emin olmayacaksın. Güneşin gökyüzünde bıraktığı dalgalı renk geçişleri gibi olacak hislerin. Ne adını koyabilecek, ne sahiplenebileceksin. Kimi zaman bir toz tanesi olmayı dileyeceksin, kimi zaman yüzyıllardır orada duran bir çınar ağacı. Çok yol yürüyeceksin. Her adımında arkana dönmeyi bıraktığında gerçekten uzaklaşacaksın. Çok değişeceksin belki ama yüzündeki gülümseme hep kalacak seninle. Yüksek kahkahalar atacaksın, derin bir sessizlikle boğulsa da düşüncelerin. Yıllar sonrasını değil, yarını umut etmekle başlayacak tüm güzel hikayelerin. Ve en önemlisi, ne kadar aksini iddia etsen de sen hep güzel kalacaksın.
Şimdi annenin dizlerine uzanma vakti. İzin ver sana dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlatmasına. Gördüklerine eşleşmeyecek annenden duydukların. Bu oyunu fark edince dolu dolu güleceksin. Buralara yolun düşene kadar kendine çok iyi bak. Ben her kahkahamda hatırlıyorum seni. Sen de beni hatırla her hayal kurduğunda.
***
Dünyanın tüm küçük kızlarına…
Yazar: Neslişah Kahraman