
(Bu yazının okunması yaklaşık 4 dakika sürmektedir.)
Güneşin son demleri gökyüzüne veda ederken girdi kapıdan içeri. Saat beşi yirmi sekiz geçiyordu. Bunu bana fısıldayan bir ses vardı sanki kafamın içerisinde. Çünkü o akşam saate baktığımı hatırlamıyorum. İki basamaklık merdivenden inerken arkasındaki demir kapı gürültülü bir şekilde kapandı. İçeriyi aydınlatan loş ışığı perdeledi uzun boyu, gölgesi üzerime düştü. O kadar uzun ve heybetliydi ki kendimi yaşlı bir çınarın sonsuzluğa uzanan dalları altında dinleniyormuşum gibi hissettim. Siyah uzun paltosu, deri eldivenleri ve çiseleyen yağmurdan dolayı ıslanmış saçlarıyla karşıma dikildi. Ağır hareketlerle eldivenini çıkarıp elini uzattı.
“İyi akşamlar.” Oturduğum yerden kalkma ihtiyacı hissettim ama kendime mani oldum.
“İyi akşamlar, hoş geldiniz.” Uzattığı elini sıktım ve karşıma oturması için koltuğu gösterdim. “Aklınızda belirli bir şey var mı?”
Oturduktan sonra eldivensiz elini koltuğun kenarına koydu. “Evet, var.” Kemikli ve uzun parkları koltuğun koyu renk derisi üzerinde çok dikkat çekiyordu. Parmaklarının estetik şeklinden mi yoksa ten renginin ay ışığı gibi soluk bir beyaz olmasından kaynaklı mı anlayamadım.
“Dümdüz bir çizgi istiyorum” Yüzük parmağının tam ortasındaki kemikten elinin üzerine doğru hayali bir çizgi çekerek açıkladı.
“Sadece düz bir çizgi.” Şaşırdığımı gizleyemedim çünkü dövme yaptığım insanlar arasında daha önce böyle bir şey isteyen olmamıştı.
“Dümdüz bir çizgi.” dedi üzerine basa basa. Ses tonu kulağa öylesine baskın geldi ki bir an durup düz ve dümdüz arasındaki olası farkları düşünürken buldum kendimi.
Açık camdan içeriye kedi girdiğinde saat altıyı on bir geçiyordu ve ben henüz taslağı çizmiş, tam da istediği gibi dümdüz olduğundan emin olmaya çalışıyordum. Düz bir çizgiye daha önce bu kadar uzun süre baktığım olmamıştı ama bu kısa sürede şunu anlamıştım. Yeterince uzun ve dikkatli bakıldığında düz bir çizgi yamuk görünebilir, yamuk çizgiler de düz. Uzun süre yanlışlarla ve yalanlarla sarılmış insanların doğruyu yaptığını zannetmesi gibi.
Her dövmenin apayrı bir hikayesi olurdu ve bu hikayeleri ilk duyan ben olurdum genellikle. Hiçbirini merak etmesem bile karşımdaki koltuğa oturan insanlar susmak nedir bilmeden anlatırdı. Çocukken kaybettikleri aile üyelerini, en sevdikleri evcil hayvanları, ölüm tarihlerini, doğum tarihlerini, anlamlı çiçekleri… Her şeyi…
Anlamını merak ettiğim tek dövme, dümdüz çizgi dövmeseydi ama onun sahibinin de konuşası yoktu. Hem de hiç.
“Bitti.”
Beyaz teninde siyah mürekkep hiç güzel durmamıştı. Kirli, lekeli ve kusurlu görünüyordu ama taşıdığı gizemli anlam bunların hepsini örtüyor, geriye sadece kocaman bir soru işareti bırakıyordu.
“Neden dümdüz bir çizgi istediniz? Anlamını çok merak ettim.” Ödemeyi yapmış kapıdan çıkmak üzereydi, sessizliği bozup sormaya karar verdim.
“Bana ölümü hatırlatıyor.”
Kapıdan çıktığında saat altıyı kırk dört geçiyordu. Kedi de onunla birlikte çıkmıştı.
Yazar:Züleyha Yıldırım
Görsel Kaynak https://pin.it/5ww0uhqcX