(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 4 dakika sürmektedir.)
Dar sokakların arasında biraz daha ilerleyip park edebileceği bir yer bulduğunda çabucak inip serginin yapılacağı salona doğru koşar adımlarla gitmeye başladı. Geç kalma huyunu çok uzun zamandır terk etmeye çalışsa da kendisi onu bırakmaya pek niyetli değildi anlaşılan. Nihayet salonun büyük kapısının önünde durduğunda günün bütün şansızlıklarının bu kapının ardında kalmasını dileyerek içeriye adımladı. Üzerinde duran paltoyu çıkartıp askıya astıktan sonra bir süre elleriyle kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Yeteri kadar iyi göründüğüne kanaat getirdikten sonra topuklu ayakkabılarının tıkırtıları eşliğinde kalabalığın arasına karıştı. Dört bir yanı tablolarla kaplı salonda gözlerini gezdirmeye başladığında hedefine ulaşması kısa sürmüştü.
Kendi elleriyle çizdiği tablonun önünde durduğunda dokunmayınız tabelasını hiçe sayarak parmaklarını yavaşça resmin üzerinde gezdirdirdi. Boyanın pütürlü yapısını hissettiğinde aynı zamanda kalbine bir sıcaklık yayılıyordu. Tam karşısında duran tablo aylarca yarım bir şekilde odasının bir köşesinde onu beklemişti. Şimdi karşısında bütün güzelliğini kuşanmış ve tamamlanmış bir şekilde duruyordu. Gördüğü tablo acı hikayesinin yüklerini fırça izlerinin ardına saklamış, gizlerinin üzerini rengarenk battaniyesiyle örtmüştü. Birkaç adım uzaklaşıp geriden baktığında zaman şimdiden uzaklaşmış, içine onu da katarak geçmişe uzanmıştı.
5 ay önce…
Kapının eşiğinde dakikalardır onu izleyen adamın yalnızlığını bölen varlığının ilk ândan beri farkındaydı. Ellerindeki fırçaları bir kenara bırakıp ona doğru döndüğünde yüzündeki gülümsemeye bakakalmıştı.
-Beni kovmanın zamanı geldi sanırım.
Kadın duyduklarıyla hafifçe güldüğünde sesinin yankısı çatı katının duvarlarına çarpıp kulaklarına ulaşmıştı. Kahkasından geriye kalan tebessümün izleride dudaklarından silindiğinde konuştu.
-Şanslı günününüzdesiniz bayım. O yüzden bu akşamı benim mekanımda geçirebilirsiniz.
Kadın sevdiği adamın sesinden güzel bir kahkaya daha şahit olduğunda göğüs kafesinde gönüllü tutulan bütün kuşlar kanatlarını aşkın şerefine çırpmaya başlamışlardı.
-Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi duruyor.
Önünde duran tabloya bakınca bu sözler dökülmüştü adamın dudaklarından. Kadında aynı yere baktığında aynı şeyi düşünmüştü. Düşüncelerinin arasına umutlu bir cümle sıkıştırdığında bunu tedirgin sesiyle dile getirmişti.
-Sadece biraz zamana ihtiyacı var.
Adam duyduklarını başıyla onayladığında konuşmasını bir soruyla devam ettirdi.
-Bunun da bir hikayesi var mı peki?
Kadın düşüncelerinin arasına bu soruyla çekilmiş bir şekilde buldu kendini. Sonunda konuşmak için yeterli kelimeleri bulduğunda kalan konuşmayı devam ettirdi.
-Yıllar önce bir yerden okumuştum. Gerçekliği tartışılır olsa da okurken çok etkilendiğim bir hikayeydi. Aşık olduğu çiçekçi kadın için o zamana kadar hiç görülmemiş bir çiçek yetiştiren adam bu çiçeği kadına hiç veremiyor. Bir aşkın içinden habersizce çıkıp giden bir kadın ve uğruna mucizelerle tanıştığı kadına geç kalan bir adamın hikayesi bu. Kısaca mutsuz bir aşkın gölgesinde bir mucize çiçek açıyor. Açan çiçek aşkı geri getirmiyor ama unutulmaz kılıyor. Geriye yalnızca adı kalıyor bu çiçeğin: Smeraldo…
Şimdiki Zaman…
Geçmişin kollarında minik bir yolculuğa çıkan kadın şimdiye kollarında ânı çiçekleriyle geri gelmişti. Kolundaki saati kontrol edip etrafına bakındığında beklediği birisi vardı. Bir süre daha oyalandığında gelmeyeceğini düşünerek kedere kapılmıştı. Kapının sesiyle girişe döndüğünde gözleri ellerinde kocaman bir buket çiçekle sevdiği adamı karşıladı. Sonunda yan yana geldiklerinde çoğu şey anlamını kaybetmişti.
-Gelmeyeceksin sandım.
-Çiçeklerin olmadan gelmek istemedim.
Kadın adamın ellerindeki masmavi çiçeklere baktığında dolan gözleriyle karşısında duran adamı dinliyordu.
– Geç kalmadan çiçeklerini sana getirmek istedim. Bu çiçekler mutsuz bir hikayeyi değil, kıymet bilen anlamlı dokunuşları hakediyor.
Kadının kucağına bırakılan çiçeklere ve karşısında duran adama bakarken arkalarında duran tablodan geçmiş onları izliyor, yarım kalan hikayelerinin devamı için onlara minnet ediyordu…
Yazar: Seher Avcı
Görsel kaynak:https://pin.it/233Eob6iA