Rotasız

“Neden bu sonsuzluktayız? Altımız yeşil deniz de üstümüz neden mavi gök? “ diye bağırdım duymadın.

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak iki dakika sürmektedir.)

– Arya Abla!

– Efendim.

– “Bizim şu oltaya bakıversin.” diyor dayım.

– Şimdi olmaz.

– Acilmiş ama…

– Dönünce bakarım.

– Nereye gidiyon ki?

– Sence?

– Bana da sözün var, unutma.

– Unutmadım bücür ama bugün olmaz.

– Ohoo kim bilir ne zaman dönersin, bizim olta yosun bağlar o zamana kadar.

– Bir şey olmaz, hadi hoşça kal!

Bu çocuk yemiyor içmiyor gece gündüz peşimde. Çocuk işte farklılık, heyecan arıyor. Sıkışmış sürekli aynı günlerin, aynı kafaların arasına; ne yapsın? Merak ediyor, tüm gün ne yapıyorum koca suyun ortasında. Gerçi ben de merak ediyorum ne yaptığımı. Hava da pek iyi değil bugün, çıkmasam mı? Yok, sonra üstüme üstüme gelir bütün gün daralıp dururum. En iyisi yakınlarda bir iki saat oyalanıp dönerim. Makinem de yanımda yok zaten, poz falan yakalayamam. 

Ceyhun, ben geldim! Elbette özlemedin, özlemene fırsat mı veriyorum? Hayda, daha geçen pazar temizlemedik mi seni, ne bu hâlin? Neyse bugünlük idare edersin. Zaten sen hep idare eden tarafsın, yargılamazsın. Açılalım geç olmadan. Ha şöyle, sorunsuz. Ne diyeceğim biliyor musun? Çok eksik hissediyorum günlerdir. Yani böyle bir şeylerden geride kalmak gibi değil de daha çok var olan halimle zaten eksikmişim gibi. Evet tüm insanlar eksik ama eksik hissetmek değişiyor ya günden güne, onu diyorum. Sanki sadece o hissi bastırmak için yaşıyormuşuz gibi. Herkes farklı bir malzemeyle bastırıyor. Kimisi eşyayla, hurda hırdavatla; kimisi faydalı faydasız bilgilerle. Ama bir şekilde eksiklerin üstüne bir şeyler yığılıyor. Bazı günler hatta bazı haftalar çok iyi başarıyoruz bunu. Ama bir ânda, sadece ufacık bir gözümüzün dalmasıyla o his bütün biriktirdiğimiz ağırlığı yutuyor ve kendine katıyor. O yüzden ne kadar doldurursak o kadar büyüyor içimizde. Ben de düşündüm ki üstüne bir şey serpmemeli hatta ondan almalıyım. Yani ne kadar eksik hissediyorsam üstüne daha çok hissedip kalmayıncaya dek yiyip bitirmeliyim kendimi. Hatta bir şeyin eksikliği ne mânâda ise o manada bırakmalıyım onu. Yapmalı mıyım cidden bunları? Neden bu kadar umursuyorum, mesela saçlarım neden bağlı arkadan?. Hemen açayım. Rüzgar hafif savurmasın, biraz dolaştırmasın mı? Tamam itiraf ediyorum. Sana kırgınım. Geçen gün ağladım başucunda. Bir “neyin var” bile demedin? Başka kimse de demedi zaten. Ama ben sadece sana içerledim. “Neden bu sonsuzluktayız? Altımız yeşil deniz de üstümüz neden mavi gök? “ diye bağırdım duymadın. Sonra tuttum elinden; yansımama eğildim suda, mavi ve yeşil karıştı. Deniz, gök ve ben karıştık. Tokam düştü denize, yansımam bozuldu, ayrıldık. 

Yazar: Zeynep Güzeltepe

Fotoğraf: Yazara ait.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.