
(Bu yazının okunma süresi yaklaşık 2 dakikadır.)
Sessiz bir gecede sen ve ben susuyorken böyle derinden korkar oldum bunu bozmaya. Neyi anlatıyorduk böyle birbirimize? Neyin cezasıydı bu ya da kime cezaydı? Aklımız birbirimizde gözlerimiz farklı yönlerde biliyoruz, hissediyoruz en içten. Gün doğuyor ve bu en sevdiğin zaman bilirim. Ben seninle ilgili neyi bilmem ki zaten? Yanına usulca yaklaşsam şimdi kıyamazsın bilirim. Kondurursun yüzüne o güzel gülümsemeni. Kaldıracak gücüm yok o sıcaklığı. Kıyamadığın her dakika ızdırap olur bana. Bilirsin, bilirsin de kıyamazsın yine. Bu da senin cezalandırma şeklindir belki de. Saatler hızla geçiyorken biz zamana meydan okuyoruz. Yıllara, günlere, saatlere meydan okuduğumuz gibi. Gölgemiz yansıyor duvara, sıcak bir tonda. Ben seninle kendimi tanıdım. Biz beraber bulduk benliğimizi. Evet, kendimizi tanıdığımız ilk günden bu yana vardık biz birbirimizde. Birbirimizden kopamamamızın sebebi neydi? Aşk mıydı bu denli tutan bizi yoksa, yoksa ne olabilirdi ki zaten. Uyuyup uyandığımızda geçecek bu sessizlik biliyoruz. Bu yüzden bu kadar sakince bir aradayız. Kırmadan dökmeden bekliyoruz uyanmayı. İşte bu yüzden de kopamıyoruz. Belli, besbelli. İncitmeden sevebilmek… Tüm olayımız bu belki de. Ceza desem de en başta bir lütufmuş bu bize.
Yazar: Rumeysa Soyöz
Görsel kaynak: https://pin.it/2Jdz8cC