
(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.)
İnsanın evi neresidir? Güvende hissettiği; huzuru bulduğu yer midir? İllaki 4 duvarı mı olmalıdır bu evin? Pencereleri olmalı mıdır mesela? Yağmurdan saklandığın; güneşten korunduğun bir tavana mı sahip olmalıdır? Belki balkona konulmuş birkaç saksı veya yerleştirilmiş bir tabure; senin için evi, ev yapan şeylerdir. Kimisi için de ev; bir sahil kenarı, şehrin en kalabalık caddesi veya en tenha sokağıdır. Hatta ilk defa bulunduğumuz bir yer bile bize, evde olma hissiyatını verebilir. Bu hissiyat bazılarımız için korku verici bir his de olabilir. Bir yere ait olmak, evde olmak sandığımız gibi iyiye işaret etmeyebilir her zaman. Kimi için eve dönmek; acıya, anlaşılmamaya, yalnızlığa dönmektir.
İnsanın evi, en çok kendisine döndüğü yerdir. İnsanın evi savunmasız kalmaktan korkmadığı yerdir. Burada düştüğünde kabuğuna çekilip iyileşebileceğin bir alan vardır senin için. Dışarıdaki ve içindeki kalabalıktan kaçıp nefes aldığın yerdir. Burada sessizlik vardır ama tedirgin edici bir sessizlik değil; dinlendirici bir sessizliktir. Sana, tüm seslerden arınıp kendi sesini dinleyebilme imkânı sağlar. Zihninde duydukların zorlayıcı geldiğinde ise kafanı dağıtabileceğin bir ortam sağlar sana. Tehdit edici ses kaybolmamıştır ama daha tolare edilebilirdir. O zaman ev, bizi tehditlerden koruyan da bir yerdir. Aynı zamanda ev, tehdit sen olduğunda; senden vazgeçmeyendir. Hırçınlaştığında, suskunlaştığında, normal halinden uzaklaştığında ve yorgun olduğunda senden vazgeçmez. Vazgeçemez ve seni anlamaya çalışır çünkü evinden başka gidecek yerin yoktur ya?
Diyorum ya, ev görecelidir. Bir omuzdur bazen bize ev olan yer. Bazen bir gövdedir güvende hissettiren. Bazen sohbet arasında takınılan bir gülümsemedir bize o sıcaklığı veren. Birkaç dokunaklı cümle; göz yaşartıcı kelimelerdir ağızdan dökülen. Bazen ise ne güvende hissettiren ne de yüreğini ısıtandır. Tam bir hayal kırıklığıdır. Bir gün eve girmek için geldiğinde, anahtarının değişmiş olduğunu fark edersin. Kapıda kalırsın. Karşında sopsoğuk bir duvarla karşılaşırsın. Uzun zaman önce hatırında kalan sıcaklığın yerini tanıyamayacağın bir tenhalık almıştır. Ev sandığımız yanlış çıktı diye tüm evlere küsülmez ya? Ev tanımımız değişir. Evin açık adresi yoktur. Evimizi yolda buluruz. Yolda olmak, evde olmaktır.
İşte diyorum ya, ev; evdir. İnsanın başına ne geldiyse hep bu eve varma; evini bulma arzusundan gelmiştir. Hoş geldiniz evime; kalemime, bana. Benim evim parmak ucumdadır. Nereye gitsem yanımda götürürüm. Yazdıkça evime dönerim. Yazmak, benim için kendime dönmektir. Dönüp dolaşıp eninde sonunda vardığımdır. Belki labirentler belki çıkmaz sokaklar uzatır yolu ama insan, en sonunda ev bellediğinde bulur kendini.
Yazar: Hazal Ezgi Yurdagül
Görsel Kaynak: https://pin.it/6MBng4y