Yolumuzu şekillendiren birkaç bileşenden biridir, beklentilerimiz. Karşımızdaki insanlardan, toplumdan, geleceğimizden, kariyerimizden, kendimizden beklentilerimizi heybemize koyup onların ağırlığıyla ilerleriz yolumuzda. Beklentiler ne kadar büyük olursa, sonucun tatminkar olmaması durumunda düşüş o kadar sert olur.
Bir hastaya fizyolojik olarak hiçbir etkisi olmayan bir ilaç verip, ilacın çok kuvvetli olduğu telkini verildiğinde, hasta iyileşebiliyor. Hasta olan bedeni, hastanın beklentiye giren zihni tedavi edebiliyor. Plasebo etkisi, bilim insanlarının zihninin merak eden kısmını böylece çalıştırmaya başlıyor ya da plasebo etkisinin tam tersi olan nosebo etkisi, bir hastaya ilacın fizyolojik olarak herhangi bir olumsuz yan etkisi olmasa dahi olumsuz etkileneceği söylenirse hasta, olumsuz etkiyi bekleyerek kendini hasta edebiliyor.
Bir öğretmen öğrencisinin başarılı olacağına dair inancını hissettirirse o çocuğun başarılı olma ihtimali artıyor ya da bir insanın terk edeceğine inanıp ben demiştim diyeceği günü beklemeye başlarsa insan duygu düşünce davranış zinciri sonucunda terk edilme ihtimali artıyor. Yani kehanet kendini gerçekleştiriyor.
Çok sabırsız ve karşıya geçmek isteyen bir yayanın, düğmeye bastım şimdi geçeceğim düşüncesi kişiyi sakinleştirebiliyor ya da asansör kapılarını kapatmak için var olan düğme gün içinde çok hızlı yaşayan ve acelesi olan insanları stresini azaltıp beklemeye itiyor.
Bunların hepsi zihnin bir fikre inanması ve onu beklemesiyle gerçekleşiyor. Hangi senaryoyu beklentileriniz içine sokacağınız, kendinizi hangi durum içinde bulacağınız ile böyle ilişik ilerliyor.
Yazar: Büşra Böyükgöz