Bir gün ava çıkan bir Kızılderili, geyiği yakaladı ve sofrayı hazırlasınlar diye bir ateş yaktı. Dumanı gören ve ondan haber bekleyen diğer Kızılderililer ise sevinçle hazırlığa koyuldu ya da bu duruma benzer bir şeyler yaşandı, bunu maalesef bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey onların aralarında ağaçlar, uzun yollar vardı ama birbirlerini anlamak için sabırlı bir bekleyişleri ve anlama çabaları da vardı.
Dumanla haberleşmeyi keşfetti insanoğlu. Ormanın uçsuz bucağında yeni tür bir hayvan gördü, çok farklıydı. Duman yetmedi bu hayvanı anlatmaya mağaranın duvarlarına bir taş ile o hayvanı kazıdı, o resimle karşısındaki de onun kadar heyecanlandı. Resim aracılığıyla iletişimi buldu. Bir gün resim ile ifade edemedi tüm hislerini, konuşmayı buldu. Söz uçar yazı kalırdı, yazıyı buldu. Bir kişiye özel bir haberi vardı, mektubu buldu. Bir kişinin haberi olması yetmezdi, herkes duysundu. Gazeteyi buldu. Bir noktada durdu yazıyla kendini ifade edemiyordu, belki ses tonu anlatırdı derdini. Radyoyu buldu. Sesi yetmedi beden dili de şarttı, küçücük bir kutuya sığdı. Televizyonu buldu. Artık sadece yurttaşlarına değil de Çin’den Avrupa’ya erişmesi gerekiyordu, interneti buldu. Sonrası nasıl hızlı gelişti, o da şaşkındı. Artık beğenisini bir kalbe dokunarak ifade edebiliyordu, beğenmese bile. Kendini anlatabilmek için her yolu denedi insanoğlu, hangi noktada bıraktı bilinmez ama bir nokta da artık birbiriyle iletişemez oldu.
Günbegün artan iletişim araçlarına rağmen halen anlamak, anlaşılmak gerçekten dinlemek, kendini dinletmek, yakın ilişkileri yürütmek konusunda problemler yaşıyoruz. Bunca iletişim aracını varken evlerimizde, ofislerimizde birbirimizin duygularına ne kadar temas ediyoruz? Akıllı telefonlarımızın ekranına dokunduğumuz kadar dokunabiliyor muyuz sevdiklerimizin hislerine? Bir dostumuzun evine gittiğimizde sorduğumuz ilk şey hali hatrı değil de wifi şifresi veya şarj aleti nasıl oldu? Ev ahalisi ile farklı odalardayken yazıştığınız oldu mu? Bu kadar sorudan şu sonucu çıkartmalıyız belki de; Birbirimize bağlanmak için ne kadar çok yol keşfedersek iletişimimizde o kadar çok kopukluk meydana geliyor. İletişim uğruna var olan birçok iletişim kanalı, iletişimi sekteye uğratıyor.
Bireyler diğer bireyler ile etkileşime girebilecekleri, sosyal açıdan reddedilmeyecek davranışlara sahip olmak isterler. Bu etkileşimi yaratacak olansa iletişim kurma becerileridir. İletişim kurma becerileri kişide doğuştan vardır düşüncesine kapılanlar olsa da yapılan çalışmalar bu becerilerin öğrenildiğini gösterir. Öğrenilmeyle kazanılan her beceride ve davranışta karşılaştığımız gibi iletişim becerisinin de sağlıksız biçimini öğrenmiş olabiliriz. Sağlıklı iletişimde her iki tarafında iletişime açık olması sağlıklı bir iletişimin en büyük ihtiyacıdır.
Konuşan kişinin mesaja hakim olması ve mesajı aktarırken akıcı bir anlatıma sahip olması gerekmektedir. Peki kaynak kendi durumunun farkında olmadan karşısında kişiye kendini tam olarak aktarabilir mi? İnsan önce en yalın hali ile duygularını tanımalı daha sonra hislerini en net ifadelerle açıklayabilmelidir. Aynı zamanda konuşması süresinde ekonomik davranması da sağlıklı bir iletişime fayda sağlar. Karşınızdaki kişi hiç sesini çıkarmadan sizi dinledikçe “Benim konuşmamdan hoşlanıyor.” sanmak yapılan en büyük hatalardan birisi çünkü karşınızdaki kişi o anda sizi büyük bir nezaket ve iç sıkılmasıyla dinliyor olabilir.
Bu esnada alıcı, konuşmacıya karşı yargısız, tahminlerde bulunmadan, konuşmacının sözünü kesmeden ve dikkati de tamamen konuşmacıda olarak dinlemelidir. İletişimin temeli dinlemektir ama gerçek manada dinlemek, konuşmak için sıra beklemek ya da o sırada cevabınızı tasarlamak değil. Hem zaten bir yandan cevap tasarlayıp bir yandan mesajı yargılayıp bir yandan da “Sıramı kaçırmayayım.” diye düşünürken dinlemek pek de kolay olmasa gerek. İletişim kelimesinin kökenine indiğimizde ‘communis’ kelimesinden yola çıktığını, yani birden fazla kişiye ait olan, ortak yapılan anlamına geldiğini görüyoruz. Alıcının da bu noktada mesaja ortak olması iletişimi sağlıklı hale getirir.
Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa hiçbir yere varamayacağız demektir.
İsmet Özel
Sağlıklı iletişim kişinin dünyaya bakışını değiştirir. Kişi derin, anlamlı ve doyurucu ilişkiler içinde olur. Bu tarz sağlıklı ilişkiler ise kişinin yaratıcılığını, motivasyonunu ve kapasitesini kullanmasına olanak sağlar çünkü kişi enerjisini anlamsız çatışmalarla ve kendini anlaşılmazlıkla suçlamaya değil; gelişimi, mesleği, çevresi için yararlı işlere harcar.
Sağlıksız iletişim ise hakeza kişinin yalnız, anlaşılmaz hissetmesine; kaygı bozuklukları yaşamasına sebep olur. Bu olumsuz hislerin ileri boyutları kişiyi depresyona, tükenmişlik sendromuna, obsesif kompülsif bozukluklara ve sosyal fobi geliştirmesine yol açabilir. Sonuçta dış dünyasıyla sürekli çatışma halinde olan bir kişinin iç dünyasının sakin olması beklenemez.
Yazar: Büşra Böyükgöz
Kaynakça;
Erözkan, A.(2007). Üniversite öğrencilerinde iletişim becerilerini etkileyen faktörler. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).Marmara Üniversitesi, İstanbul.
Dökmen,Ü.(2006) İletişim Çatışmaları ve Empati, İstanbul: Sistem Yayıncılık
http://www.infethiye.net/turkish/notlar/iletisim-eksikligi.htm adresinden yararlanılmıştır.