Ateşten Gömlek

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.)

Gittiğin yol neresidir? Ötesi var mıdır, yoksa sadece dönmek mi gerekir? İnsan nereye döner, dönüşü olan bir yol var mıdır? Döndüğün yer orada mıdır? Yoksa sadece olduğun yerde mi dönersin? Böyle zamanlarda düşünmek gerekir. İnsanın aradığı her yol düşünceden meydana gelir. Düşünceyi meydana getiren şey ise zikirdir. Zikretmek, aklına getirmek…

Peki, zikrettiğin şey nedir? Hakikat mi yoksa hakikate benzeyen hayalden pusula mı? Calypso’nun adasında esir olan Odysseus kadardı hakikat ve hayal arasındaki ince çizgi. İpeğe benzeyen saçlarına esir olmuştu yıllarca. Hayal, kumlar kadar sınırsız ama bir o kadar da saat gibi geçer gider. Hayallerimle yaşadığım ateşten zindanda kavrulurken dilime vurulmuş mühürle yaşıyorum. 

Canımın zahiri, canımdan can gizli yanım. Yolunu gözlerken harap olmuş yüreğim, kalbim ve aklım arasındaki sularda yüzen hakikatim. Sana baktıkça gamdan perdeler inen gözüme mühür saplandı. Saplandıkça buldum hakikatin pençesini. Bir kuru toprağın suya hasret olduğu kadardı isyanım. Ne zaman içime düştü karanlık gecelerde beni uyutmayan, dalgalı denizde mahsur bırakan bu acizlik? 

Bana dost olan karanlık gecelerde sık sık kendime hatırlatırım unutmayı. Bu tepeden tırnağa boğulmuş havada unutmak zaruret midir? Konuşmak yetmez, kelimeler sana figandır. Unutamadığım zamanlarda kendi kanına susamış ateşten bir gömlek giyiyorum. Yaktıkça kül eden, deryalar kadar berrak suların bile söndüremediği bir ateş parçası musallat oluyor zihnime.

Bir gün gelir konuşulacak sözler, yutulacak yeminler baş gösterir. Aradığım bu yolda nice ovalar, deryalar, denizler geçtim. Geçtikte daha çok hatırladım. Aynalarda eksik parçalarımı aradım, aradıkça kayboldum. Bulamadığım cevapları gök kubbeyi saran yıldızlarda, dağların yamaçlarında ve dehlizlerde aradım. Aradıkça kayboldum. Dün geceden daha da uykusuzum, uyumuyorum. Sabaha kadar düşünüyorum. Düşünmek ıstıraptır benim için. Düşündükçe arar dururum hakikati. Bulduğunu zannettiğinde gelir peş peşe aradığın sırlar. Düşündükçe tutamaz, yüreğine saklarsın. Kimdir bu felaket çukuruna sürüklenen? Kendini tanır mısın, yoksa tanıdığını zannedip her geçen gün daha da mı uzaklaşırsın? Aynada gördüğüm yüz ben miyim, yoksa benim sırlarım mı? Sırlarınla konuşma, sus. Bir susuşta yüzlerce anlatış vardır.

Şimdi hayatımın değiştiği yere bakıyorum. Aynalardaki suretimde bulamadığım eksik parçaları arıyorum, aradıkça kayboluyorum. Fakat bir gün güneşin berrak suları aydınlattığı gibi açılacak yolum. Baharın gelişiyle yayılan hoş koku geliyor burnuma. İçime çektikçe hayat buluyorum. Belki de yanılıyorumdur. Varsın, öyle olsun. Hayalimdeki düşüncelere harap olmuş yüreğim haykıracak, gitmememi tekrar ve tekrar hatırlatacak. İçimde kor alevle yanıp duran gizli ateş gök kubbeyi esir edecek.

Konuk Yazar: Göktuğ Akşahin

Görsel linki: https://picstatio.com/wallpaper/sea-waves-artwork-5702af

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.