TABLO

Sırtımı yaslayıp güvende hissetmek değildi amacım; inanmaktı, bir gün yanılabileceğim ihtimalini göz ardı etmeden inanmak. Bundandır, kimseyi peşimden sürüklemedim, kimsenin peşinden de gitmedim.

Her şey bir anda mı olup bitiyor yoksa başlamak için, sürdürmek için ve hatta bitirmek için de ayrı ayrı süreçler işliyor mu? Bu sorunun cevabını verdikten sonra yaşadıklarım beni yanılttı. Şimdi tek bir şeyin farkındayım: Hayat değişir, dönüşür. 

Artık, penceremin önünde oturup denizi seyrederken bir fotoğraf karesine bakar gibi bakmaktansa denize, yıllar geçtikçe fırça darbelerinin daha da derinleştiği bir tabloya bakar gibi bakmayı tercih ediyorum. Ve yıllardır baktığım o manzarayı ben bugün görüyorum. Bir gün gelecek ve aynı cümleyi tekrar kuracağım. Sadece buna olan inancım bile beni tüm korkularımdan alıkoyuyor. Şimdi yaptığım bir şeyi yarın hata olarak görebileceğim ihtimali hep aklımın bir ucunda. Buna olan inancım beni ayakta tutuyor. Yıllar önce okuduğum bir cümleyi ben şimdi anlıyorum. Bu bana şimdi okuduğum bir cümleyi, şu an olmasa da, bir gün kendimle bağdaştıracağım ihtimalini hatırlatıyor. Ve ben, şimdiden sabırsızlanıyorum o cümlede kendimi görmeye. 

Aynaya bakıyorum ve kafamı çevirip tekrar baktığımda başka biri var karşımda. Her saniye değişen biri. Nasıl 20 yıl önce sabah saatlerinde doğduğum halimle bakmıyorsam şu an aynaya, bu cümlenin başındaki halimle de bakmıyorum. Şu an olduğum kişiyim ve bir an bile aynı değilim. Değişmek üzerine çeşitli yargılar taşıyoruz, bizi değişmekten alıkoyan ve tutunma ihtiyacına sevk eden. Uzun zamandır sarılmadım birine, bir şehre, herhangi bir şeye. Ben sadece aktım. Sanırım doğru kelime bu. Akmak. Çok basit. Sade. Nasıl ki dakikalar akıyor, nasıl ki su akıyor ben de aktım o suyla, o dakikalarla. Kalıcı olmak istemedim. Akıcı olmak istedim. Sırtımı yaslayıp güvende hissetmek değildi amacım; inanmaktı, bir gün yanılabileceğim ihtimalini göz ardı etmeden inanmak. Bundandır, kimseyi peşimden sürüklemedim, kimsenin peşinden de gitmedim. 

Benim akışıma eşlik eden insanlar oldu elbette, tesadüf değildi, yanımda olmalarına izin verdim ama buna rağmen kimseye “kal” ya da “git” demedim. Bunların hepsi bir kenara, yaptığım tek bir şey vardı. Değişimi kabullenmek. Bir fotoğraf karesinde değil, bir tabloda yaşayabileceğimi fark etmek. Eskidikçe güzelleşen bir tablonun, yerinde fırça darbelerine ihtiyacı vardır. Bir akışın içinde olduğuma emin olduğum kadar yönlendirenin de ben olduğuma eminim. Elimdeki bu nadide fırçayla sakince işliyorum eserimi. Sorumuza dönecek olursak şu an emin değilim bir oluşun, hangi zaman sınırları içinde gerçekleştiğinden. Çünkü başka bir soru var aklımda. Bittiğini veya biteceğini düşündüğün her şey, gerçekten bitiyor mu?

Yazar: Neslişah KAHRAMAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.