
(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 2 dk sürmektedir.)
“Bir mülteciyim şu koca dünyada, ne memleketim var bir insan yüreğinde ne kuvvetim var sevda çekmeye. Savrulan bir karahindiba parçacığı gibiyim, biraz uçarı, biraz üretken, biraz da kimsesiz. Topluluktan ayrılmış bir biçare. Dışlanmak denemez buna, ayrılış bilinçli bir terk edişle. Kaçmaktan yorulan yüreğimi terk edişin ve yok sayışın kollarına teslim edişimin sonucu bu derin aidiyetsizlik. Kendim kovdum kendimi; sığamadım sahteliğe, sevemedim maviliği, göremedim aydınlığı. Sildim gülüşü çehremden, karanlık şimdi gözlerimdeki mana. Yalnız mıyım, hâşa! Bilinçli terk ediş bendeki hülya. Kaçmaktan yorulunca insan vazgeçmeyi öğreniyormuş, vazgeçtiğimden beri terk ettim. Terk edişin soğuk duvarına çarptı önce yüreğim; üşüdü, çırpındı ama üzerine bastı insan soyu. Ezdi geçti, masumiyeti, şefkati; yok oldu merhamet, yok oldu sevgi. Ah soysuz insan soyu, vazgeçtim senden! Ah karanlık dünya topu, vazgeçtim senden, vazgeçtim hepinizden. Ne üst insan yalanına inanıyorum artık ne de alt insan, insanın varlığına bile körüm artık.”
Daha fazlasına dayanamadım, durdurdum filmi. Karamsarlığa tahammülümün kalmadığını fark ettim o anda. Yorulmuştum dünya kötü, insan kötü nârâları duymaktan. Kötü olan insan değildi ki “kötü insan”dı kötü olan. Hele yaşam, en masumuydu bu hikâyenin. Ne suçu olabilirdi ki sonsuz mavilikteki bir semanın, yemyeşil kırların, umut kokan yarınların…
Baktığım pencere kirli değildi artık, gördüğüm yaşamın düş olmadığı gibi. Zorluklar yıkmıyordu beni, başarısızlıklar yakmıyordu canımı; kendime sarılmayı başardığımdan beri. Dost aramıyordum etrafta, en büyük dostumun yaşam olduğunu fark ettiğim günden beri. Yaşıyordum ya, maviliklere doyabiliyor, kırlarda coşabiliyordum. Karanlık bile ayrı güzel, yıldızları görmeye başladığımdan beri. Gözlerim değil gören, gönlüm. Gönül gözümle seviyorum şimdi yaşamı ve affettim bütün yanlışları. Umrumda değil üst-insan, alt-insan; ben benden sorumluyum sadece.
Ben hoyrat bir rüzgârın savurduğu yana uçtum ve o gün büyüdüm. Hoyrat canımı yaktı sandım meğer gül bahçesine savurmuş ruhumu. Batan gülün dikeniymiş, gülün sarhoş edici kokusunda sarhoş oldum, dikenine razı geldi ruhum. Şimdi tüm bu dramatik, hayat dolu olmayan şeyler birer lâfügüzaf geliyor ruhuma. Kapattığım filmse başka bir lâfügüzaf.
*Müzik önerisi: Sertab Erener- İnsanım Nihayetinde
Yazar: İrem Tokyürek
Görsel Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/4785143349778529/