Temmuz Ayı Önerileri: “Güle Güle!”

Merhaba Sevgili Okur! 

Bu zamana kadar bahardan, umuttan, filizlenmekten söz ettik. Bunların hepsi paha biçilemez hayatlarımızın vazgeçilmezleri şüphesiz. Yaşadım diyebilmek için kök salıp bir yer ediniyoruz kendimize ve var ediyoruz kendimizi bir yerlerde. Şimdi ise vazgeçilmesi gereken anlardan söz etme vakti; veda vakti… Hepi topu dört harften oluşan bu kelimenin ağırlığı hepimizin zihinlerinde farklı tartılıyordur elbette. Bu ayın önerilerinde biz güle güle edilen bir vedayı işledik.

Keyifli okumalar dileğiyle Yazarlar Loncası’ndan temmuz ayı önerileri sizlerle…

Oku: Theo’ya Mektuplar / Vincent van Gogh 

Vincent van Gogh’u intihara sürükleyen yaşam yolculuğundaki duygusal inişleri ve çıkışları gösteren muhteşem bir eserdir Theo’ya Mektuplar. Hayatının çeşitli dönemlerinde kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Her bir mektup, Vincent’in fırçasından çıkan tablolar gibi renkli ve dokunaklıdır. Adeta bizi iç dünyasında bir yolculuğa çıkarır. Ruhunun en karanlık ve en aydınlık köşelerini görmemizi sağlar. Ressamlığının yanı sıra çok güzel bir edebi dili vardır. “Acıyı ortadan kaldırmak istemem, çünkü çoğu kez sanatçıları kuvvetle dile getiren odur.” sözünün onu düşündürdüğünü söyler. “Bütün renkler değişkendir, bu yüzden en acılarını kullanmalı, nasılsa tatlılaşırlar zamanla.” diye ekler. Bu kitap hem Vincent’in tablolarını daha anlaşılır kılar hem de psikolojisini daha iyi anlamamızı sağlar. Keyifli okumalar!

Dinle: Dön Bak Dünyaya / Pinhani

Her son bir başlangıç, her hoşçakal bir merhabadır. Kalanın da gidenin de yolu aynı yerden geçer, dünden. Dün mazinin izlerini taşıyan bir ormandır, herkesin bir şekilde uğrak noktası olduğu. Sonra kapı çalar, gelen yarındır. Umutları, hayalleri toplamış gelmiştir. Açmamak olmaz kaçmaksa hiç olmaz. Kol kanat gelir insan, gelen bu hediyeye. Derken bir zarf atılır kapının altından içeriye. Zarfın içinden çıkan bir misafir, bugündür gelen, dünün ama’larını yarınlarının olacak’larını sırtlanmış çalmıştır kapıyı. Uzaklardan gelen bir ezgi eşlik eder semaya, 

“Asla vazgeçme,

Kalkıp pencerenden bir bak

Güneş açmış mı

Yağmur düşmüş mü

Dön bak dünyaya”.

Sonra ferahlar yürek; gelen ândır servet, gelecek ândır emanet. Dön bak dünyaya, hangi elveda da büyümedin, hangi son yeni bir umut haresi olup düşmedi gönlüne…

Dön bak dünyaya, bulabilecek misin bir son yarınlara?..

Pinhani’den Dön Bak Dünyaya, yarınlardan gelmiş bir armağan sana …

 

İzle: La La Land / Damien Chazelle

Hayatta ne çok veda var. Arkadaşlığı bitirirken, sevgiliden ayrılırken, ailenin yanından şehir dışına çıkarken ettiklerin; birisinin eski haline veda etme zamanı geldiğini anlayışın, evcil hayvanını son kez öpüp toprağa koyuşun, yeni bir başlangıç için geçmişe sünger çekişin; bir yolu seçtiğin için diğer ihtimallere elvada diyişin…Tahayyülü zor, yapması daha zor olanlar, yapıldığı için kendine teşekkür edilenler, yapılmadığı için kendine kızılanlar…Bu filmin sonu oldukça üzücü evet, ama gerçek bir son. Hayatın içinden. Mutlu ama içinde hüzün barındıran bir ‘elvada’. Geç kalınmış ve yapılması gereken, yapılırken de geçmişteki hatıralara, değer verdiğin o insana son kez -hayat gülsüm yüzüne- bakışıyla yapılan sessiz ama çok şey anlatan yüzde buruk bir tebessüm oluşturan bir elveda.

 

Düşün: “Impression Sunrise”/ Claude Monet

Claude Monet’nin “Impression, Sunrise” (İzlenim, Gündoğumu) adlı eseri, sanat dünyasında İzlenimcilik akımının doğuşunu simgeleyen ikonik bir parçadır. Bu resim, Le Havre limanında bir gün doğumunu tasvir eder ve Monet’nin fırça darbelerinin özgür ve spontane doğasını sergiler. Eserde, güneşin yükselişiyle başlayan yeni bir günün umudu varken, aynı zamanda bir veda duygusu da mevcuttur. Giden gecenin sis ve dumanı, güneşin altın rengi ışıklarıyla yavaşça dağılıyor. Bu, gün batımının yarattığı melankoliye benzer bir şekilde, geçmişe ait olanın gitmesiyle, gelecek için bir umuda uzanmayı çağrıştırıyor. Sanki gün doğumu, sadece gecenin değil, aynı zamanda belirli bir anın, belirli bir durumun, hatta belki de belirli bir yaşamın sonunu da simgeliyor. Tıpkı bir veda gibi, bu da yeni bir başlangıç için bir fırsat olarak görülüyor..

Hisset: Bugün Pazar / Nâzım Hikmet

İnsan kendinden ayrılana değin her şeyden ayrılabilme lüksüne nasıl sahip olur? Dahası kaçımızın böyle bir lüksten haberi var? İşte Nazım Hikmet “Bugün Pazar” adlı şiirinin dizeleriyle sanki bize bu lüksün özgürlüğünü fısıldıyor. Toprak, kendimiz ve güneş haricinde geri kalana güle güle ettiğimiz bir vedaya ilişkin dizeleri bütün ayrılıkları haklı çıkarma niyetinde… Öyle tasasız öyle sakin…Keyifli okumalar dileğiyle! Güle Güle Sevgili Okur!

“Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün

bu kadar benden uzak

bu kadar mavi

bu kadar geniş olduğuna şaşarak

kımıldamadan durdum.

Sonra saygıyla toprağa oturdum,

dayadım sırtımı duvara.

Bu anda ne düşmek dalgalara,

bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.

Toprak, güneş ve ben…

Bahtiyarım…”

 

Yazarlar Loncası

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.