Gökyüzünde Umut Var

"Kimi zaman fark etmeksizin içimizdeki ışığı söndürürüz. Fakat unutmamalıyız ki, karanlık gökyüzünün ardında güneş hep vardır; sadece görünmez."

(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.)

Bazen yaşamın ağırlığı üzerimize çöker. Beklentiler, sorumluluklar, hastalıklar… Bu zor durumlar içerisinde yer almak insanı yormak ve yıpratmaktan çekinmeyecektir. Bu zorluklar, bir insanın kaldıramayacağı yükte dahi olabilir. Bu noktada hatırlayın ki; Gökyüzünde umut var.

Psikolojide “tükenmişlik” olarak tanımlanan durum, yalnızca çok çalışmaktan kaynaklanmaz. Sürekli baskı altında olmak, kendine zaman ayırmamak, ihtiyaçlarımızı karşılamamak bu duyguyu besler. Kimi zaman fark etmeksizin içimizdeki ışığı söndürürüz. Fakat unutmamalıyız ki, karanlık gökyüzünün ardında güneş hep vardır; sadece görünmez.

Bedenimiz aç kaldığında bunu bize hissettirir, peki ya ruhumuz? Ruhumuz da aç kaldığında seslenir ama çoğu zaman biz o sesi duymayız. Hissettiğimiz bu sıkışıklık duygusu aslında ruhun açlığından doğar. Merak etmeyin; ruh fazla talepkar değildir. Ufak bir ilgi, küçük bir dokunuş, basit bir tebessüm dahi onu doyurabilir. Bu noktada ihtiyaç olan temel şey ise öz şefkattir. Çoğu kişi başarısız hissettiğinde kendini suçlama eğilimindedir. Oysa kendimize anlayışla yaklaşmak, en güçlü iyileşme araçlarından biridir. “Bugün elimden gelen buydu” diyebilmek, insanı hafifletir, yarına daha güçlü adımlarla yürümeye hazırlar.

Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer durum ise Sosyal Destektir. Zorlu zamanlarda hisleri paylaşmak, yalnız olmadığını görmek çok kıymetlidir. Güvendiğimiz insanlarla kuracağımız samimi bir iletişim, yükümüzün azalması demektir. Daha yoğun durumlarda ise profesyonel bir uzmandan destek almak, sürecin daha sağlıklı ilerlemesine yardımcı olacaktır.

Ve bunların yanı sıra mutlaka uzanıp bir gökyüzüne bakınız. Görünüz; sayısız çeşitte insana sahiplik yapan o engin kubbeyi, selam verip ilerlemeye devam eden bulutları, gün batımı güneş ışınlarının o anda son yayılışlarını, yıldızların sabırla bekleyip kendini göstermelerini, ayın güneş ışınlarını arkasına almasıyla oluşan adeta Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosuna şahitlik ettiğinizi, sonrasında güneş ışınlarının tekrar gökyüzümüze yayılması ile yeni bir güne, yeni uğraşlara başladığınızı. Bugün döngüsüne baktığımızda her şey vaktiyle ne kadar güzel değil mi? Bizim davranışlarımızda aynı şekilde ilerler. Her zaman başarılı olmak zorunda değiliz. Bizi değerli kılan şey zamanı geldiğinde sahnede olmamızdır.

Toparlayacak olursak durmak bilmeksizin akıp giden zamana aldanmamak lazım gerekir. Akıştan uzaklaşıp nasıl yol aldığına bakmak, içinde bulunduğumuz durumun farkına varmamızı sağlayacaktır.

Viktor Frankl, yaşadıklarından dolayı insanların anlam ve önemi üzerinde büyük ve derin tecrübeler edinmiş bir psikiyatrdır. Bu yazıyı kendisinin şu sözüyle bitirmek çok yerinde olacaktır:

“Aslında önemli olan bizim hayattan ne beklediğimiz değil, hayatın bizden ne beklediğidir. Hayata sürekli anlam sormak yerine, hayatın sorularına yanıt veren kişiler olduğumuzu düşünmeliyiz. Bu yanıt konuşmakla değil, doğru eylemlerle verilmelidir.”

Yazar: Alper Altıntaş

https://pin.it/4cGN3yftj

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.