Bir Böcürt İncelemesi

Merhaba arkadaşlar, kanalıma hoşgeldiniz. Bu yazıda Harry Potter ve Azkaban Tutsağı’nda yer alan böcürtü, Harry’nin böcürt deneyiminin neden diğerlerinden daha farklı ve riskli olduğunu ve kafamıza esen diğer şeyleri psikolojik olarak incelemeye çalışacağız.

Herhangi bir Potterhead daha iyi bir tanım yapabilecek olsa da basitçe böcürtü tanımlayarak başlayalım. Böcürt; serinin üçüncü filmi Azkaban Tutsağı’nda geçen ve karşısına çıkan kişinin en çok korktuğu varlığa, bir anlamda fobisine, dönüşen yaratıktır. Burada özgül fobiden bahsetme gereği duyuyorum. Özgül fobide kişinin korku duyduğu nesne ya da durum bellidir (kuş, palyaço vs.) ve kişi korku duyduğu şeyle karşılaşmadan da bahsi geçtiğinde anksiyete duyabilir.(akt. Aldemir, Dalbudak ve Topçu, 2014). Özgül fobi tanısının konabilmesi için korku unsurunun bilinç ya da önbilinç düzeyinde olması işleri kolaylaştırır. Ancak özgül fobi bilinçdışı da varlığını sürdürebilir.

Dönelim böcürtümüze. Neville ile karşılaştığında böcürt, Severus Snape formuna bürünmüştü ve biz de bu sayede hem Neville’ın özgül fobisini öğrenmiş hem de Snape’i Neville’ın babaannesinin kıyafetleri içinde görme şerefine nail olmuştuk. Böcürt karşısına geçtiğinde Ron, bizim Sırlar Odası’ndan zaten bildiğimiz üzere, dev bir örümcekle karşılaştı. Kalpleri fetheden kurt adam Remus Lupin ise doğal olarak böcürtü dolunay formunda görmüştü. Bu örneklerde korku unsuru olan varlıklar bilinç ya da önbilinç düzeyindedir demekte bir sakınca görmüyorum zira bilinirlik durumu gayet net. Snape, örümcek ya da dolunay örneklerinde komik bir şey düşünüp “Riddikulus” demeniz ve ardından sağlam bir kahkaha patlatmanız böcürtten kurtulmanız için yeterli. Ancak Harry için işler o kadar kolay değil. Çünkü karşısına çıkan şey beklediğimiz gibi Voldemort değildi. Bir ruh emiciyle karşılaşan Harry, tüm mutluluğuna kara bir kabus gibi çöken bu varlığa karşı komik bir şey düşünüp “Riddikulus” diyerek ondan kurtulamazdı.

Ruh emiciler, kişinin umut ve mutluluğuyla beslenirler ve Patronus büyüsü ile onları savuşturmak mümkündür. Riddikulus da Patronus da yüksek odak gerektiren büyülerdir. Ruh emiciler kişinin umut ve mutluluğu ile beslenirken kişinin belleğinin kötü anılarla dolması hatta bilinçdışı korkuların varlığını hissetmesi de mümkündür. Hem yoğun bir üzüntü hem stres hem de uyuşukluk baş gösterir ruh emiciyle karşılaşıldığında. Harry, bu bir nevi depresyon halini daha önce deneyimlediği için böcürtü gördüğünde de aynı hislere kapılmış, büyüyü tamamlayamamış ve savunmasız kalmıştır.  Bilinçdışı, basitçe, davranış ve düşünceye yön verebilen ama istemli şekilde ulaşılamayan alandı hatırlarsanız. Bu bağlamda Harry sadece bir böcürtle ya da korkuyla değil, var olan tüm korku ve üzüntüsüyle, umudunun yok olduğunu hissetmesiyle baş etmeye çalışmış ve buna hazır olmadığı için savaşı kaybetmiştir. Öğrencilerin ve Lupin’in karşısına bilinç düzeyinde çıkan böcürt, ruh emici formu nedeniyle Harry’nin karşısına tüm bilinç düzeylerini kapsayarak çıkmıştır diyebiliriz.

J.K. Rowling net bir açıklama yapmış olmasa da ruh emicilerin majör depresyonu temsil ettiği birçok yazı, sağlam altyapılarla, internette dolanmakta. Ruh emicilerin yaptıkları ve sonrasında kişide bıraktıkları etkiyi düşündüğünüzde siz de bu fikre hemen destek oluyorsunuz ki benim hemen aklıma yatmıştı. Böcürt ile özgül fobi benzerliğinden de üst satırlarda bahsetmiştim. Özgül fobiyle yaşamak, en azından günlük faaliyetleri yürütebilmek açısından, majör depresyona kıyasla bir tık daha kolay diyebiliriz. Yine bu bağlamda majör depresyonu temsil eden ruh emicilere karşı kullanılan Patronus’un, özgül fobiyi temsil eden böcürtlere karşı kullanılan Riddikulus’tan daha zor olduğunu söylemek mümkün ki bu iki büyü arası zorluk derecesi filmde de böyle. Hatırlarsanız Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Hermonie, Dumblodere’un Ordusu’nu kurma çabaları sırasında Harry’i överken Patronus yapabildiğinden bahsediyor. Öyle bir maharet yani. Kısaca Harry ruh emicinin de getirdiği negatif durum nedeniyle Riddikulus yapamasa da Patronus yapmayı öğrenerek yine gururumuz oldu. Bu arada geçenlerde ruh emicilerin lobotomiyi temsil ettiğiyle ilgili bir yazı da okudum, ilgilenenlere duyurulur. Yazımız burada bitti arkadaşlar. Çıkarken ışıkları söndürmeyi unutmayın. NOX!

YAZAR: Selin Cennet GÜLMEZ

KAYNAK:

Aldemir, S., Dalbudak, E. ve Topçu, M. (2014). Rüzgar fobisi: vak’a sunumu. Literatür Sempozyum, 1(4), 31-33.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.