Zihnimizdeki Suçlu

İnsanı özel yapan şey nedir? Onların beklentileri, umutları ya da geçmişi midir? Bu sorunun birçok cevabı olabilir. Peki ya, insan hatıralarını onu özgü kılan deneyimlerini, geçmişini unutursa kendini hangi benlik içine sığdırabilir? Ortada bir benliğin veya ona özgü olan öznellik anlayışının varlığından bahsedebilir miyiz? Yoksa insanın kendi değer yargılarını unutması ona herhangi bir kurala veya ahlaki değere uyma zorunluluğu olmadan sıfırdan başlama şansı mı verir? Bu noktada insan ancak kendi değerlerinden sıyrılıp mı özgür olabilir sorusu aklımıza geliyor. Bu da kimlik ve benlik ile özgürlük arasındaki o çok ince çizgiyi vurguluyor. Bu noktada dünyada eserleriyle büyük ses getiren Christopher Nolan’ın yazıp yönettiği Memento filmi bu soruları bize farklı pencerelerden sorgulatıyor. Leonard, ileriye dönük amnezisi olan bir hastadır. İleriye dönük amnezisi olan kişiler, yeni deneyimler ve hatıralar oluşturamaz, oluştursalar bile belli kısa zaman aralıklarında zihinlerinden silinir. Yani yaşayacağı hiçbir şeyi hatırlamayacaktır. Beyin hasarından dolayı oluşan bu hastalıkta hastalar kararlar alabilir, daha önce öğrendiği şeyleri öğrenebilir veya yeni alışkanlıklar edinebilir fakat edindiği bu alışkanlıkları, tanıştığı yeni insanları veya bir saat öncesinde yediği yemeği hatırlamayacaktır. Leonard’ın hikayesi, eşine ve kendisine evde yapılan saldırıyla başlar. Filmde çoğu şey kesit kesittir ve film aslında geriye sarak bazen de sahnelerin sırası karıştırılarak yansıtılmıştır. Leonard bu kazadan sonra karısının katilini bulmak için vücuduna kendisine daha sonra ipucu olacak kişilerin  adresleri ve telefon numaralarının dövmesini yaptırmıştır. Amacını bilen Leonard olayın nasıl gerçekleştiğini bilmiyordur. Çünkü kaza sırasında beynin arkasın aldığı hasar onu bambaşka bir yola sürükleyecektir. Amacı intikamdır. Peki, böyle bir cinayet vakasında, hatırlanamayan olaylar dizsinde yazılı isimler, adresler gerçekten de objektif olabilir mi yoksa sınırlı bilgiler mi sunar bize? Hikaye çözülmeye başladığında Leonard’ın aradığı ismi çoktan öldürdüğünü görürüz. Fakat Leonard öldürdüğü adamın resmini çekmiş ve sonra onu yok etmiştir. Peki neden böyle bir şey yapmıştır? Daha detaya inildiğinde Leonar’ın karısının diyabet hastası olduğunu ve aslında yapılan saldırıda karısının öldürülmediğini ama aldığı hasardan sonra Leonard’ın karısına fazla dozda insilün enjekte ederek buna kedisinin neden olduğunu görüyoruz. Bu durumda şunu sorabilir miyiz, Leonard amnezisinin farkında olarak bu durumunu kendi lehine mi kullanmıştır?  Zihin öyle bir mekanizmadır ki hayatta kalmak uğruna gerektiği zaman senin hafızanı şekillendirecek ve seni hayatta tutacaktır. İnanmanızı istediği şeylere inandıracaktır sizi. Gerekirse gerçekleri çarpıtacaktır. Yaşadığımız deneyimler hatıralarımız bilinen aksine beyinde depolanmaz. Her yaşanılan tecrübeyle ve zamanla bu hatıralar değiştirilir ve manipüle edilebilir. Zihin eğer ortada eksik bilgi varsa onu mutlaka kendi lehine çevirecektir. Leonard’ın vakasında ise amnezisi onun gerçeği kabullenmek yerine kaçmasını kolaylaştırmış ve hatta o resmi ona sildirmiş böylece ona hiç çözemeyeceği bir puzzle sunmuştur. Leonard karısını öldüren adam değil, karısını öldüren adamı bulmaya kendisini adayan adam olacaktır. Zihnimiz her bir deneyimimizden yola çıkarak bize özgü şemalar oluşturur ve tecrübelerimizden öznel çıkarımlar yaparak yargılar oluşturulmamızı sağlar. Bu kadar öznel yargılarımız arasında gerçeğe ve nesnelliğe ilişkin bilgiye duyularımızla ve sürekli yaşadığı her deneyimle şekillenen zihnimizle varmak mümkün müdür, yoksa bu durum bize duyularımızın güvenilirliğini mi sorgulatmaktadır?

Yazar: Seher Gece Tatlı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.