Yol Ayrımı

Bir güvercin kanadı kadar beyaz düşlerim ardımda kalsın, ben yol alıyorum gönlüme denk olmayan insanların kentinden.

(Bu yazının okunması yaklaşık 2 dakika sürmektedir.) 

Nasıl mı biter? 

Gördüğümüzden beridir kördüğümümüz olan kişi bahçemizdeki çiçekleri sulamayı bıraktığında biter, içimizdeki umutlarımız çalındığında ona söylediklerimiz havada asılı kaldığında ve beraber yürüyeceğimiz yollara başkalarıyla çıkacak kadar uzaklaştığında biter.

Yazılan gibi kolay olmaz tabi o yüzden yavaş yavaş belirir bu fırtına. Öyle bir yıpranır ki sımsıkı bağ yanımızdayken bile dokunamayız, konuşurken kuşandığı kılıçlarla savaşamayız. En zor zamanlarımızda ufacık bir teselli bulamayız. Onun içi hiç titremezken biz çığlıklar atarız ama duyuramayız. Eskiden kalp çarpıntısı olan ismi yerini gözyaşlarına bırakır, nefes dahi alamayız. Bizi kaybetmekten korkmadığını anladığımız vakit ise orada duramayız. 

Bütün düşler bir bir düşer böyle olunca, derinlerde kocaman bir suskunluk.. Apak dileklerin baş kahramanı bizi kapkara günlere emanet edip ardına bile bakmadan gider ya da bizi gitmeye mecbur bırakır. Bize kalan ise acının türlü tonları, zehirli gecenin açılmış yaraları olur.

Ben de bu bitişle bir karar verdim. Bundan sonra uyanır uyanmaz içimin kiremitleri kırılsın istemiyorum, çünkü bütün gün onları toplamakla uğraşırken yaşayamıyorum. Bir güvercin kanadı kadar beyaz düşlerim ardımda kalsın, ben yol alıyorum gönlüme denk olmayan insanların kentinden. Yüreğimi acıtan taşların sesini duymadan öfke, gücenmişlik ne varsa o yola savurup gönül evime dönmek istiyorum. Evet, belki her sokakta biraz daha parçalanıyorum. Gözlerimden, yüzümde izi kalacak çivili yaşlar boşalıyor ama hayır korkmuyorum eksilmekten. Aksine güçleniyor gibi hissediyorum özümün bütününe doğru gittikçe, meğer yüzleşmeyi ertelemek asıl felaketmiş. 

Sona ereceği belli bir yaşama doğarken bitişi olmayan tek şey söylemek mümkün değil; gittiğini, gittiğimizi, her güzel şeyin sonu olduğu gibi bunun da bittiğini kabullenmek zor olsa da kendimize kavuşacağımız tek seçenek. Bu sayede boğulduğumuz dipleri gösterip anlaşılmayı beklemek yerine yarınların kapısını kendimiz açacağız. Düşmeyi öğrendikçe bir dahaki sefere yanılgıya düşmeden, her adımımızı dengemizi sağlayınca atacağız.

Yazar: Büşra Ateş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.