Soluk hayaletlere kaptırmışsın kendini; soluk anılar, soluk acılar. Sevgi sahiden bu mu? Kendini teslim edip sorgusuz sualsiz kapılmak mı? Nasıl, nereye kadar böyle sürecek? Her seferinde o gitmez dediğin kişiler tarafından yaralanmaktan sıkılmadın mı? Her yeni başlangıçta, yeni kişinin seni bir önceki kişinin açtığı çukurdan çıkaracağını düşünürsün. Bu esnada gelen yeni kişi, yeni ve daha derin bir çukur hazırlar aslında, sonra ise seni atıverir o çukura. Her seferinde gülün çiçeğine ulaşmak isterken bir bakarsın gülün dikenine saplanmışsın. Hata karşı tarafta değil, kendinde. Sevmek nedir ve nasıl sevilir bilmiyorsun çünkü sen kendini sevmiyorsun. Kendini sevmeden başkalarını sevmeye çalışıyorsun. Kendini sev, kendinle barış. Sevmek, sevilmek hayatın en temel ihtiyacı; nasıl acıktığında yemek yiyorsan, nasıl uykun gelince başını koyacak yer arayışına giriyorsan bunlar gibi sevmek de en temel ihtiyaç. Kendini bu temel ihtiyaçtan mahrum edersen, kendinle küsersin.
Uçaklarda yapılan emniyet anonslarında acil durum anında açılan oksijen maskelerini ilk kendinize sonra çocuğunuza takın derler. Aslında hayatın tek cümleye bürünmüş halidir bu. İlk önce kendini emniyete al ki başkalarını da emniyete alabilsin. İlk önce kendin mutlu ol ki başkalarını da mutlu edebilesin. İlk önce kendini sev ki başkalarını da sevebilesin. Sen kendini sevmiyorsun. Kendini sevmeden karşındakine kapılıyorsun. Tüm hatan burada başlıyor. Kendini ona ait hissediyorsun, yeter ki o mutlu olsun. Aslında kendini ona ait hissetmezsin, kendini ona teslim edersin. O mutlu olsun diye koyuverirsin kendini, onu hayatının merkezine koyarsın. Peki ya sonra?
Yazar Ahmet Altan’ın sözleri ile devam ediyor sonrası, “O gitmez dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun, hafızanda birer soluk şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin, gelecek; hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek?”
Sen aslında karşındaki kişiyi sevmiş olmuyorsun, kendi benliğinin karşı tarafa yansımış halini seviyorsun. Yani sevdiğin kişi, yalnızca içinden bir parçanın yansıması oluyor. Sende olmayanı karşıya yansıtamazsın, bu yüzden doğru kişiyi de bulamazsın. Dolayısıyla sende olmayan, onda da olamaz. Gözlerini kapat, kalbini dinle, hayal et ve sev! İlk önce kendini sev. Kendini sevmeden başkasını sevme!
“Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın, izin ver ben onu seveyim.”
Şimdi sevmek zamanı.
Yazar: Furkan Enes Öztoprak