Özlem İlmeği

(Bu yazının okunması yaklaşık 4 dakika sürmektedir.)

(Yazar tarafından önerilen şarkı: Canozan – Mesafeler)

Durup dururken, sevdiğim kişilerle ettiğim hoş bir sohbette veya gördüğüm herhangi bir şeyi beğendiğimde yokluyor kalbimi bu bıçak hissi. Bıçak hissi diyorum çünkü şimdiye kadar güzel olan anlarda kalbimi hep bölen, olmak istediğim yerden farklı bir yerde olduğum o anıma zarar veren histen başka nasıl bahsedebileceğimi bilmiyorum. Günler birbirinin hep aynısı, yine severek uyanıyorum her günüme ama bir şey eksik uzunca bir süreliğine…

Aynı alarm sesiyle uyanıyorum her sabah, sol tarafımı yoklayıp peluşuma ve yanımdaki kazağa sarılarak başlıyorum güne. Aynı rutinle başlayıp, aynı yoldan yürüyerek devam ediyorum. Alıyorum kahvemi, geçiyorum deniz kenarına “Keşke o da olsa burada” hissiyle birlikte izliyorum denizin sakinliğini. El ele gezen çiftlere, kamp sandalyesini kurup sohbet eden arkadaş gruplarının gözlerindeki neşeye bakıyorum hayran hayran. Sorun da burada başlıyor işte, nerede olsam diğer yer geliyor aklıma. Tüm sevdiğim herkesi bir arada toplamanın bir yolu mümkün değil midir acaba? Bu özleme hissini söndürmek için sürekli oradan oraya valizle koşturmam mı gerekiyor yoksa?

Gittiğim yolda değil aklım, hiçbir zaman da olmadı. Seve seve başlıyorum çoğu yolculuğa. Yolun sonunda kavuşma var sonuç olarak! O kavuşmaya giderken beni uğurlayan buğulu gözler de var bir yandan, el sallıyor ben giderken. O el sallayana kavuşmaya giderken de bir başka buğulu göz uğurluyor beni. İyi kötü tüm anıları alıp kalbime, savruluyorum bir noktadan başka bir noktaya.

Ben hiç el sallayan buğulu gözlerden olmadım mı? Oldum tabii ki. Hatta hep bir uğurlama oldu hayatımda. Kimisi sonsuza kadarken, kimisiyle tekrar kavuşacağımı biliyordum. Kimisiyle de bir türlü yaşayamadım o uğurlamayı. Sanki hiç gitmemiş gibiydi, hep yanımdaymış gibiydi. Öyleyse bu özlemek de nerden çıkmıştı? Neden bu bıçak hissi yeniden hatırlatmıştı kendini “Gelince birlikte gidelim tekrar.” cümlesi dudaklarımdan dökülür dökülmez. Geleceğin belirsizliğine rağmen o kadar eminim ki uğruna sabrettiğim o geleceğin ortak olacağından, ama bi’ bu kadar çok özleyeceğimden. Çıkamadım döngüden. En çok özlediklerim zaten hayatımda en büyük izi olanlar, hayatımda kalacağından emin olduğum kişilerdi. Eğer bir gün hayatımdan çıkarsa uğurlayabilir miyim bilmiyorum, özlemekten kalbim perperişan olacağını bilmemin aksine.

Araya giren engellerde, yavaş yavaş araya giren mesafenin kilometrelerce olduğunda veya kalbimde bıçağı her hissettiğim anda ilmek geçirir oldum boynuma. Bu his daha fazlasını yaptıramazdı zaten, kalbimi bölük pörçük yapmanın da ötesinde. Tek bir kavuşmayla yeniden nefes alabileceğimi, ilmeklerin tek tek çözüleceğini biliyorum, gücümü de bundan alıyordum zaten. Derin bir nefes alma şansı sunuyor bana.

“Bir tek özlemleri deviremedim şu ince bileklerimle,

Her şeyi yıktım fena yaptım.”

Şarkıdan mırıldandım yazı yazarken. Gücümü alıyordum, her şeyinden de üstesinden gelebilirken takılı kalıyordum özlemekte. Neyi özlememeye dirensem onda buluyordum yine kendimi. Ne gelir ki elden özleyince? Hırçınlaşmaktan başka ne yapılacağını bilemiyorum, sadece kavuşmaları bekliyorum. 

Yazar: Duygu Akkuş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.