Hikayeler Diyarı

Akıp giden hikayedeki rolünüz, bir başkasının seyahatinde yolcu koltuğunda oturmak mı yoksa kendi geminizin kaptanı olmak mı? Bu sorunun cevabı, ruhunuzun derinlerinde bir yerlerde gizli.

Titrek bir mumun aydınlattığı küçük bir odada, eskimeye yüz tutmuş minderlerin üzerinde büyüklerimizin dizinin dibinde birçok hikaye dinlemişizdir. Yalancı çoban, kırmızı başlıklı kızın tilkiyle olan diyalogları, yedi cücelerin pamuk prensese olan merhameti, karga ile tilki hikayesinde tilkinin kurnazlığı… Bu ve bunlar gibi anlatıları var olan hayal gücümüzle gözlerimizin önüne getirmeye çalışırız; karakterlerin yüz hatlarını, kıyafetlerini, konuşma esnasındaki ses tonlarını kendi birikimlerimizle tasavvur ederdik. Anlatılanlar her ne kadar gerçeklikten biraz uzak olsa da insana ve hayata dair birçok şey barındırırdı. Her anlatıdan muhakkak bir çıkarım yapılırdı. Hikayeler hikayeleri kovaladıkça, çıkarılan dersler listesine kendimizce maddeler ekliyor, eksiklerimizi kapatmaya çabalıyorduk. Bu çabaları gösterdikçe zaman yerinde durmadı ve koşar adımlarla kendi bildiği gibi ilerlemeye devam etti. 12, 15, 18 derken yıllar yılları kovaladı. Gün geçtikçe farkında olmadan kendi hikayemizi oluşturmaya başladık. Yaptığımız seçimler, görüştüğümüz insanlar, büyüdüğümüz çevre ve daha birçok bileşenin ortak bir havuza girmesiyle birlikte biz kendi hikayemizi oluşturduk ve oluşturmaya da devam ediyoruz. Hikayemiz devam ederken çok seçenekli yollar çıkıyor karşımıza. O yolda ilerlerken biraz kendimizden ayrı biraz da kendimize doğru bir yolculuk yapmaktayız aslında.

 Yolculuk diye bahsetmiş olduğum şey; kendimizi sorgulamamızı, kendimizi tanımamızı sağlayan bir araçtır. Bir başkasının izinden yürüdüğümüz, basılmış adımlara basarak geçtiğimiz yollar ise başkasının seyahatine ortak olmaktan öteye gidemez. Hem de kendini bilmeden, kendi keşfini yapamadığın bir seyahat. Aklıma bir soru geliyor şimdi. Akıp giden hikayedeki rolünüz, bir başkasının seyahatinde yolcu koltuğunda oturmak mı yoksa kendi geminizin kaptanı olmak mı? Bu sorunun cevabı, ruhunuzun derinlerinde bir yerlerde gizli. 

Tüm bunların yanı sıra bu hikayeleri oluştururken de farkında olarak ya da olmayarak bir başkasının hikayesinin ortasında bulabiliyoruz kendimizi. Hikayeler, hikayeleri doğuruyor. Bir hayat, bir hayata can verebiliyor. Ya da bir hayat diğer bir hayatın sonu olabiliyor. Yer aldığımız ya da alacağımız hikayelerde bize biçilen rolleri yerine getirmeye çabalıyor, sınırlarımız içerisinde hareket ediyor ve gerektiği zaman bazen gürültülü bazen de sessiz sedasız oradan uzaklaşıyoruz. Yapmış olduğumuz küçük ya da büyük dokunuşlar bizim imzamız oluyor bir nevi. Bunlar ardı sıra geliştikçe kolektif bir çalışma ortaya çıkıyor ve bireysel bir yaşantı sürdüğümüz gerçeğini çürütüyor; insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeği tüm çıplaklığıyla tekrardan gün yüzüne çıkıyor. 

Her kişinin ulaşmak istediği ve bunun için emek verdiği bir ya da birden fazla amaç vardır.  Kimi zaman belirlediğimiz amaçlara ulaşmak için geçmekte olduğumuz yollar, baharın taze kokusuyla baş döndüren, üzerlerinde tane tane çiğ damlaları olan güllerle dolu bir bahçeden farksız olurken kimi zaman dikenlerle çevrili, canımızın acıyacağını göze alarak yürüdüğümüz bir mayın tarlasından farksız olabiliyor. Yapmış olduğumuz seçimler bizi oradan oraya sürüklese de her ne kadar zorlu, bol virajlı ve tümsekli yollardan geçsek de yolun sonunda taze bir aydınlığın gözlerimizi kamaştırması kaçınılmaz. Göz kamaştıran bu aydınlık bir son gibi gözükebilir. Lakin bu son, sonun başlangıcıdır. Her son yeni bir başlangıcı da beraberinde getirir ve her ne kadar birbirine zıt olarak gözükse de iç içe geçmiş olan bu ikili, hikayelerimizin kilit noktalarını oluşturur. 

“Yola çık, yol açık.” sözünü oldukça benimsemişimdir ve her ne yaparsam yapayım içten içe kendimi bu söz ile telkin etmişimdir. 

Şimdilerde ise benim için oldukça anlamlı ve önemli bir yolun başındayım. 

TPÖÇG, benim hikayemde yürüyeceğim kıymetli yollardan biri olacak. Yolumu aydınlatacak olan ışık; yine kendimce koymuş olduğum amacım, kalemim ve ruhumdan çağlayıp gelen hissiyatım olacaktır.  

Bu yolda hikayesine dokunacağım ve hikayeme dokunacak birçok insan olacak. 

O yüzden şimdiden hoş geldiniz ve hoş geldim!

Sevgiyle kalın. 

Yazar: Elif Ayça Ölmez

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.