
(Bu yazının okunma süresi yaklaşık 2 dakikadır.)
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler,
Şimdi bana bir ömür vadetseler,
Tek bir söz söylemeye hakkım var mı?” (Sezen Aksu- Kaybolan Yıllar)
Üzerine titrediğiniz yıllarınızı tek bir günde pişmanlıklarınızdan dolayı silebilir misiniz? Yoksa, gerçekten onu telafi etmeye çalışacak bir söz var mı? Telafi etmeyi bilmem de yılların tekrarlanan hataları aklıma geldiğinde, Fethi Naci’nin şu sözü aklıma gelir: “Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?” Soruyorum size, son pişmanlardan olmayacak, gene de son bir söz söylemek isteyecek misiniz?
Yaşamaya çalışıyoruz işte hayatı. Kimi sözler bize yolculuk ediyorken, kimi sözler doğruluktan bi’ haber. Ya sonradan hatırlanan sözler… İnanın çocukken bunları hiç önemsemezdim. Her şey daha samimi, renkli gelirdi. Pişmanlığım en fazla çizgi filmlerde ya da bir uçurtmanın ipinde kalırdı. Yıllar geçtikçe her şeyin değiştiği gibi renklerin solduğunu, pişmanlıkların da isteklerin de arzuların da öfkenin de değiştiğini anladım. Büyümek bu olsa gerek! Yani, elbette sadece büyümekten bahsetmiyorum. Bana garip gelen şey; nasıl olur da bir zamanlar çok sevdiğim, yıllarımı heba ettiğim ya da bu zamana kadar hiç gözüme batmamış bir şeyleri sevemem. Nasıl olur da ondan pişman olurum? Bilmem, belki de şu anda çok istediğim olması için peşinden koştuğum her ne varsa ileride pişman olacağım. Bu yüzden hayattan bir şey dilerken, enlerden ziyade hayırlısı neyse onu dilemek en iyisi. Yaşamımız boyunca yaptıklarımızın üstümüzde eğrelti durmaması için bu temennileri dile getirmek en güzeli. Yoksa, kalır üzerimizde yaşamanın suçu.
“Şimdi artık kelimeler yetersiz anlamı yok.
Gel bunları bırakalım artık bir tarafa,
Gerçeği görmeliyiz dostum başka çaresi yok.” (Sezen Aksu- Kaybolan Yıllar)
Kelimeler her şeyi ifade etmeye yetmiyor, korkuyoruz bazen. Her şeyi bir tarafa bırakıp da gerçekleri görmeye başladığımız o an heyecanı yitiriyoruz. Derin sessizliklerde sürekli düşünüyoruz olanı, biteni, yılları. Pişmanız belki de ama son pişmanlardanız dedik ya bir kere. Fakat, geçenlerde biri, “Bir şeylerin son olduğunu düşünmek, her ne olursa olsun içinizde bir yumru biriktirirdi.” demişti, haklıydı da. Son olan; ötesi yok demekti. Nihayetinde ne yaşanırsa yaşansın o hislerimiz değil miydi? Onu da yadırgamamak gerekmez miydi?
Ancak bizler, “Geriye dönemeyiz, o kadar da genç sayılmayız. Çölde karanfil bulmak isteyecek kadar da değiliz. Susuzluktan, keşkelerden, acılardan ve anlardan öcümüzü alamayız. Çünkü, bunun adı son olan pişmanlık.”
Yazar: Hayrunnisa Turan