(Bu yazının okunmas yaklaşık olarak 1 dakika sürmektedir.)
Güneşin girmediği bir oda… Karanlık, sessiz, soğuk… Gözlerim dalıyor odanın bir köşesine. Hep oraya dalıyor ama. Saatlerce orada durup bakıyorum, hiç sıkılmıyor, hiç gözlerimi çevirmiyorum başka tarafa. Bir şey de yok hani orda boş bir duvar… Dikkatimi, zihnimi çekiyor ama nedensizce. Dalıp gidiyorum. Düşünüyor muyum, hayal mi ediyorum, kendimle mi kavga ediyorum, ağlıyor muyum, soruyor muyum… Bilmiyorum sadece duruyorum. Ne vardı orda? Neyin hatırası, neyin sorusu, neyin cevabı, neyin hayali? Ne anlama geliyor bu dalıp gitmelerim. Saçlarım ıslak omuzlarıma dökülmüş, üzerimde bedenimden büyük bir kazak.
Yine dalıp gidiyorum işte. Etrafımdakiler yok oluyor, sadece o duvar… İçim boşalıyor, sanki taneciklerime ayrılıyor gibiyim. Bedenimi hissetmiyorum. Bedenim var mıydı ki? Merdivenleri çıkıyorum koşarak, sonuna bakmıyorum neye ulaşmaya çalışıyorum? Ve bir anda koşarken bitiyor merdivenler. Boşluğa düşüyorum. Karanlık ama bazı renkler çizgiler halinde gidip geliyor gibi. Bazıları tamamlıyor kendini bazıları çok uyumsuz. Bazı şekiller beliriyor gibi, bir resmin parçaları. Bir resim bu. Bacası tüten, dört parçaya ayrılmış mavi pencereli bir ev; renk renk papatyalar, birkaç ağaç, bulutlar, uçuşan kelebekler, sarı gülen yüzü olan bir güneş, bir anne, bir baba, aralarında el ele tutuşmuş küçük bir kız çocuğu… Hepsinin güler yüzleri…
Küçük bir kızın resmi bu. Ellerimle tutuyorum resmi, birkaç damla gözyaşı damlıyor resme küçük kızın yüzüne … Gülümsemesi akıyor, tutuşulan eller bırakılıyor, tüten baca sönüyor, yeşermiş çiçekler soluyor, uçuşan kelebekler ölüyor, ışıldayan güneş batıyor. Karanlık o kadar hızlı yayılıyor ki. Geceyi aydınlatan ay yok bu kez. Resim değişmeye başlıyor. Bahçede olan resim bir odaya dönüşüyor, mavi pencerelerden artık sadece yıldızlar gözüküyor, pencereden çıkan birkaç melodi yükseliyor gökyüzüne… Küçük kız yerde oturmuş. Saçları ıslak omuzlarına dökülmüş, üzerinde bedeninden büyük bir kazak. Bir duvar gözlerini alıyor, dikkatini ona vermek istiyor gibi ne var ki o duvarda? Neyin sorusu, neyin cevabı, neyin hikayesi… Ve dalıp gidiyor işte. Etrafındakiler yok oluyor, sadece o duvar…
Yazar: Sevilay Elmez
Görsel Kaynak:https://www.canva.com/design/DAGFHFfyefc/rV1RinrkOn98oAJUwwUAkw/view?utm_content=DAGFHFfyefc&utm_campaign=celebratory_first_publish&utm_medium=link&utm_source=editor_celebratory_first_publish