Mutlulukta bu yüzden olumlu durumlardan doğmaz her zaman. Bazen de çıkamadığımız
kuyularda, boğulduğumuz denizlerde gizlidir.
Mutluluk hayatın büyüsünü iliklerine kadar hissetmektir belki de. Kalbini son sürat
çarptırandır. Var olmaktır, yaşamaktır.
Belki de kendimize bir hedef belirlerken şunu sormamız lazım o zaman sevgili okur: Eğer bu
yapacağım şeyi yaptığımı kimse bilmeyecek olsa yine de yapmak ister miydim?
Hayat başkalarının değil kendi hislerinizin sonucu olan aksiyonlarla dolduğunda
anlam kazanıyor.
Mutluluk, uzak bir limana varış değil; yol boyunca alınan nefesler, yapılan seçimler ve
kurulan bağlarla örülen bir varoluş sürecidir aslında.
Mutluluk, hala küçük anlarda gizli. Fakat artık öyle her zaman her zaman denk gelmiyor.
Mutluluk, aslında dış koşulların değil, algının bir ürünüdür ve ışıkla değil, o ışığa nasıl
baktığımızla ilişkilidir.
Sise rağmen daha parlak doğan güneş… Ölüme rağmen daha farkında olunan bir yaşam…
İşte mutluluk, tam olarak bu farkındalıkta beliriyor.
“Sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerekir.”
Çünkü mutluluk, elde ettiklerin değil; fark ettiğin güzelliklerdir.
Psikolojik ruh sağlığı sadece hastalığın olmaması anlamına gelmez.
Zaten içinde iyi-kötü barındırmayan bir enerji bulutunun gidişatını, kendi hedeflerimiz
doğrultusunda değiştirmeye çabaladığımızı zannederken iyi hissetme ihtimalimizin
olduğunu kim düşünmüştü ki?