(Bu yazının okunma süresi tahmini 3 dakikadır.)
Zihnimiz, geçmiş deneyimlerden öğrendiği kalıplarla geleceği tahmin etmeye çalışır ama bu kalıplar her zaman doğru değildir. Örneğin: “Beni aramadı demek ki önemsemiyor.” Bu gibi düşünceler gerçek değildir; sadece zihnimizin kurduğu olası senaryo vardır biz bunlara inandığımız anda onları gerçeğe dönüştürürüz.
İnsan beyni, dünyayı anlamlandırmak için sürekli hikayeler üretir. Kimi zaman bu hikayeler işe yarar tehlikeyi önceden fark etmemizi sağlar. Bazen de hiç olmayan bir tehlikeyi varmış gibi hissettirir. “Zihin seni korumak için yalan söylüyor olabilir.” Böyle durumlarda kendini bu düşündüğüm şeyin kanıtı olup olmadığını sor. Örneğin “Kimse beni sevmiyor” dediğinde dur ve düşün. Gerçekten kimse mi? Yoksa o gün seni kıran birinin davranışı mı bu genellemeyi doğurdu?
Bu farkındalık otomatik düşüncelerin zincirini kırar. Buna da “Bilişsel Yeniden Yapılandırma” denir.
Birçok insan “keşke bu kadar düşünmesem” der ama asıl mesele düşünmemek değil, düşüncelerini fark etmektir. Zihnin konuşur sen ona çıkart inanan olmak zorunda değilsin. Beyin anlam arayan bir organdır. Anlam bulamadığında ise anlam üretir. Yani aslında birçok “gerçek sandığımız” şey zihnimizin içsel senaryolarıdır.
Albert Ellis bu durumu çok güzel açıklar:
“Bizi rahatsız eden şey olaylar değil, o olaylara yüklediğimiz anlamlardır.”
Bir arkadaşın seni aramadığım da üzülüyorsan, seni üzen aramaması değil, senin on’a çıkart yüklediğin anlamdır. “Demek ki beni önemsemiyor.” Ama aynı olay başka biri için sadece “Yoğun bir dönemde demek ki” olabilir.
Korkularımız da genellikle düşüncelerin birer ürünüdür. Düşünce–Duygu–Davranış üçgeninde
- Düşünce, “Yeterince iyi değilim.”
- Duygu, kaygı ve utanma.
- Davranış, geri çekilme ve kaçınma.
Bu zinciri kırmanın yolu, ilk halkayı fark etmektir: düşünceyi. Çünkü fark edilen her düşünce, artık seni yönetemez.
Epiktektos’un iki bin yıl önce söylediği gibi: “Bizi rahatsız eden şeyler değil, onlar hakkındaki yargılarımızdır.
Düşüncelerini bastırmak yerine onlarla konuş. Belki korkuların, seni daha dikkatli olmaya çağırıyor. Belki de iç sesin uzun süredir görmezden geldiğin bir ihtiyacını hatırlatıyor. Zihin de böyledir, bastırıldığında değil, anlaşıldığında iyileşir. Bir sonraki olumsuz düşüncen geldiğinde hemen inanma. Ona bir adım geriden bak. Belki sadece yorulmuş bir zihnin küçük bir fısıltısıdır.
Ve unutma:
Düşüncelerin senin gerçeğin değildir. Sadece insan zihninin sesi, ama kontrolü senin elindedir.
Yazar: Alper Altıntaş