Zorbalık, güç kullanarak, korkutarak, tehdit veya zorlama ile başkaları üzerinde egemenlik sahibi olmaya çalışma eylemlerinin tümüne verilen isimdir. Sözel, fiziksel, sosyal ve siber zorbalık olmak üzere farklı çeşitleri vardır. Akran zorbalığı ise çocuklar arasında gerçekleşir ve çoğunlukla okul yaşantısında büyük bir problemdir. 2015 yılında ”Zorbalığa Hayır” etiketi ile yapılan bir araştırmaya göre dünyada her yıl 160.000 çocuk akran zorbalığına maruz kaldığı için eğitimine evden devam etmek zorunda kalıyor. Her dört çocuktan biri ise akran zorbalığına maruz kalıyor. Şu an elliden fazla ülkenin zorbalığa yönelik yasal bir düzenlemesi bulunsa da zorbalığı tanımlamanın ülkelere göre değiştiği gözlemlenmiştir. Örneğin bir ülke zorbalık tanımına dil, din, cinsiyet, ırk, renk vb. özelliklere saldırıyı dahil ederken başka bir ülke bu tanımı oldukça kapsayıcı bir şekilde ele almıyor ve bazı kavramları bu tanımın içine dahil etmeyebiliyor. Ayrıca bir diğer sorun ise okulların da bu konuda kendilerince bir inisiyatif kullanması. Bu da zaten yetkililere bildirilme oranı çok az olan akran zorbalığının çözüme kavuşturulmasını da zorlaştırıyor.
Zorbalığa maruz kalan çocukların benlik saygılarının azaldığı, depresyon risklerinin arttığı, okul devamsızlıklarının arttığı ve intihar düşüncesine kapılma olasılıklarının arttığı gözlemlenmiştir.
Birleşik Devletler Sağlık Kaynakları ve Hizmetleri İdaresi’nin 2003 yılında yaptığı araştırmaya göre zorbalığa uğrayan çocukların zorbalığa uğramayan yaşıtlarına göre yaklaşık iki kat daha fazla başağrısı, karın ağrısı, anksiyete, uyku sorunu, mutsuzluk gibi problemlerle karşılaştığı gözlemlenmiştir.
Zorba çocuklarda genellikle gözlemlenen davranışlar ise hiperaktivite ve dikkat eksikliği, çabuk sinirlenme, ailesi ya da çevresi tarafından ihmal edilme ve saldırma davranışını kendilerinden daha güçsüz gördüklerine uygulamaları olarak belirtilmiştir.
Akran zorbalığı ile en çok sınıf içerisinde karşılaşılıyor. Bunu koridorlar, yemekhaneler, beden eğitimi dersleri ve lavabolar takip ediyor. İlkokulda okuyan çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada çocuklara ”Başka bir arkadaşın tarafından şiddete uğrayan bir arkadaşını gördüğünde ne yaparsın?” sorusuna çocukların %38’i ”Hiçbir şey yapmam çünkü bu beni ilgilendirmez.” yanıtını verirken %35 ‘i ise ” Şiddete uğrayan arkadaşıma yardım ederim.” demiştir. %27’si ise çekimser kalmıştır.
Ayrıca yine SKHİ’nin yaptığı çalışmaya göre okulların akran zorbalığına karşı alması gereken tavrın net olması gerekiyor. Grup çalışmaları ile çocuklara ”Zorba kimdir? Zorbalık nedir?” açıklamaları yapılmalı. Olası bir zorbalığın mümkün olduğunca hızlı bir şekilde okul yönetimine bildirilmesi için bilgilendirici çalışmalar yapılmalıdır. Bunları çocuklara anlatırken ise mümkün olduğunca basit ve kısa ifadeler kullanılmalıdır.
Çocuğu zorbalığa uğrayan aileler ise bundan şüphelendikleri an çocuğun okul hayatı hakkında öğretmenlerinden ve okulun rehberlik servisinden bilgi almalıdır. Tabii bu çok önemli bir ayrıntı. Çünkü ailenin okuldan bir geri bildirim alabilmesi için okul yönetiminin çocukların fiziksel, duygusal gelişimlerine yönelik çalışmalar yapması ve çocukların okul yaşantılarını takip etmesi gerekmektedir. Çocuğunun zorbalığa maruz kaldığını öğrenen bir aile çocuğu ile bu konuyu ”Sana inanıyorum.” mesajı vererek konuşmalıdır. Çocuğa bu duruma karşı bir önlem alınacağı hatırlatılmalı ve ardından öncelikle okul yönetimi ile bu konuda somut bir adım atmaları için görüşülmeli ve ardından mutlaka psikolojik bir destek alınmalıdır.
Peki ya zorba bireyin ailesi ne yapmalıdır ?
Bu konuda yapılan araştırmalara göre zorba çocuklar genellikle aileleri tarafından ihmal edilen çocuklardır. Yunanistan’da 2011 yılında ”Okulda Zorbalık: Aile Rolü” üzerine çalışılmıştır. Çalışmayı Maria Papanikolaou, Thomai Chatzikosma, Koutra Kleio yönetmiştir. Çalışmanın hedefi ailelerin ve çocuk yetiştirme biçimlerinin, okul ortamında çocuklar arasındaki korkutucu davranışların gösterilmesinde etkili bir faktör teşkil edip etmediğini araştırmaktır. Çalışmaya 14.5 yaşını dolduran 460 öğrenci katıldı ve öğrencilerin çoğu ortaokul öğrencisiydi. Oluşturulan örneklemin %17.5’i akranları tarafından mağdur edildi ve %16’sı başkalarına zorbalık yapma teşebbüsünde bulundu. Çalışma sonucu elden edilen bulgulara göre örneklemdeki öğrencilerin %40’ı, öğretmenleri yaptıkları zorbalığa karşı tepki vermediklerinde bu davranışı sürdürme eğilimi gösteriyorlar. Çocuklar bulundukları ortamdaki otorite figürü (öğretmen, ebeveyn vb.) tarafından ceza alma sebepleri açıklanmadan ceza aldıklarında ya da yaptıkları kötü davranış hakkında bunun iyi bir hareket olmadığına dair geri bildirim almadıkları takdirde bu davranışı tekrarlama eğilimi gösteriyorlar. Çalışma sonucunda zorbalık davranışları ile çocukların yetiştirilme tarzı arasında önemli bir bağlantı olduğu sonucu elde edilmiştir.
Zorba çocuklar genellikle ihmal edildikleri bir ortamda yetiştikleri için ailelerinin bu konuda farkındalığı yok denecek kadar az olabiliyor. Çocuğunun arkadaşlarına sık sık zarar verici bir harekette bulunduğunun farkına varan bir aile bu konuyu kesinlikle okul yönetimi ile görüşmeli, çocuğa bu davranışının kötü olduğunu yumuşak bir dille anlatmalı ve ”Seni anlıyorum, sana yardım edeceğim.” mesajı vermelidir. Ardından psikolojik destek alınmalıdır.
Son olarak zorbalığın özellikle çocukların ilerideki yaşamlarında bıraktığı ağır etkiye değinmek istiyorum. Zorba davranış çoğu zaman ilk olarak sözel olarak başlasa da zamanla yerini fiziksel şiddete bırakır. Bu süreçte önce çeşitli sözel hakaretler ile sürdürülen zorbalığa maruz kalmak çocuğun zamanla kendisini çevresinden soyutlamasına neden olabiliyor. Burada ince bir ayrım var. Zorbalığa uğrayan bazı çocuklar, kendilerine yönelik bu davranışın devam etmemesi ya da zorba bireyler ile bir şekilde pozitif bir ilişki kurabilmek için akranlarına zorba davranışta bulunmaya başlayabiliyor. Yani şiddet bir şekilde yine şiddete evrilebiliyor. Zorbalığa karşı verilen mücadele bu evrilmenin önüne geçebilmek içinde oldukça önemlidir.
Maruz kaldığı zorbalığa karşı ses çıkarmamayı tercih eden çocuklara geri dönecek olursak bu çocuklar yaşamları boyunca karar verme, kendini ifade etme, öz saygı konusunda ciddi sıkıntılar ile karşılaşabiliyorlar. Çünkü uğradıkları şiddet onlarda bir çeşit aşağılık kompleksi oluşmasını tetikleyebiliyor. Bu da kariyer yaşantılarını, sosyal hayatlarını doğrudan etkiliyor.
Toplum içerisinde herkes aynı koşullar içerisinde yetişmediği için bazı bireylerin şiddete eğilimli olması olağan bir durumdur ancak bu “normal olan” haline getirilmemelidir. Zorbalığa maruz kalan bireylerin de zorba bireylerin de fiziksel, duygusal, ruhsal destek almaları gerekmektedir.Bu destek ilk olarak mikro sistemde yani bireyin yaşadığı çevrede başlamalıdır. Ailesi, çevresi tarafından hem maruz kaldığı şiddeti ifade etme hem de bu durumu atlaması konusunda desteklenmelidir. Daha küçük bir sistemde başlayan bu destek makro sisteme de taşınarak toplum tarafından da gösterilmeli ardından devletlerin bu konuda somut, destekleyici adımlar atmaları gerekmektedir. Bu destek örgüsü biri ile diğeri arasında gerek süre gerek mesafe olarak ciddi bir fark kaldığında bozulabilir. Bu yüzden en küçük sistemde başlayan bu destek sürekli bir döngü olarak devam etmelidir.
KAYNAKÇA :
Bullying at School: The role of family : https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1877042811027212
HRSA Bullying Among Children & Young BILL J. BOND ( NASSP)
Kürşat Keşan