Travma Odaklı Psikososyal Destek Ekibi

1-) Merhaba, öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?

‘‘Travma bir güçsüzlük acısı, bir çaresizlik hâlidir.” diyor Judith Herman. Travma, ne kadar çok duyguyu, düşünceyi ve yaşanmışlığı içinde barındırıyor! Peki, nedir bu travma? Travma bizi nasıl etkiler? Travma ile nasıl başa çıkarız? Travma ile baş etmek için nasıl güçleniriz? Travmatik bir deneyim yaşamaktan kendimizi nasıl koruruz?
Travma Odaklı Psikososyal Destek Ekibi; bu soruları kendine dert edinmiş ve bu soruların cevaplarına kafa yoran, ortaya bir çözüm sunmak isteyen gönüllü bir ekiptir. 2016 yılında Adana-Mersin’de kurulmuştur. 4 yılı aşkın sürede 56 psikoloji öğrencisi yetiştirmiş; 1.000’den fazla kişiye gönüllü destek sağlamıştır.

2-) 4 yıldır faaliyetlerini sürdüren Travma Odaklı Psikososyal Destek Ekibi kısaca TOPDES’in amacı nedir?

Temel amacımız: Psikoloji biliminin insana hizmet etmesi ve nihayetinde topluma faydalı olmasıdır. Yaş, cinsiyet, din, dil, ırk hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumun her kesiminde farkındalık oluşturmaya çalışmaktır. Yaymaya çalışılan farkındalığın temeli; koruyucu ve önleyici çalışmaları kapsamaktadır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada; toplu göç ile yaşanan mülteci sorunu, ayrımcılığa maruz bırakılan LGBTİ bireylere yönelik nefret söylemleri ve cinayetleri, birçok sektörde yaşanan iş cinayetleri, kadına yönelik şiddet, çocukların yaşadığı ihmalden ve cinsel istismardan kaynaklanan travmalar, doğal afetlerden kaynaklanan travmalar gibi yaşanan birçok travmatik durum çıkış noktamızı oluşturmaktadır İçinde bulunduğumuz coğrafyada; toplu göç ile yaşanan mülteci sorunu, ayrımcılığa maruz bırakılan LGBTİ bireylere yönelik nefret söylemleri ve cinayetleri, birçok sektörde yaşanan iş cinayetleri, kadına yönelik şiddet, çocukların yaşadığı ihmalden ve cinsel istismardan, doğal afetlerden kaynaklanan travmalar gibi yaşanan birçok travmatik durum çıkış noktamızı oluşturmaktadır.

3-) Koruyucu-önleyici çalışmaları ve bu çalışmaların neler hedeflediklerini anlatabilir misiniz?

Aslında bunu, koruyucu-önleyici çalışmalar ve krize müdahale perspektifinden ele almak daha doğru olacaktır. Kriz; bir bireyin, grubun, örgütün ya da topluluğun normal işlevlerini yerine getirmesini engelleyen ve acil ilgi ve çözüm gerektiren, sıra dışı, beklenmeyen bir durum ya da ani değişiklik biçiminde tanımlanabilir.

Kriz sadece doğal afetler veya terör olayları sonucu yaşananlardan ibaret değildir. Bir okulda, okul servisinin kaza yapması, bir öğrenci/öğretmen kaybı ya da yaralanması, bir kazaya tanık olma gibi olaylar da krize sebep olabilir.

Gelişimsel krizler, alkol-ilaç bağımlılığı, uyuşturucu kullanımı, anne babanın boşanması, cinsel-fiziksel ya da psikolojik istismar, bir yakının kaybedilmesi, ağır hastalıklar, sosyal rol ya da ortamın değişmesi, intihar, kendine zarar verme davranışı, ergen hamileliği, yeme bozuklukları gibi krizler bireysel bazda müdahale gerektiren durumlardır.

Ayrıca 8 aydan beri ülke olarak bizim de mücadele ettiğimiz, geri kalan tüm dünyanın da etkilendiği ve mücadele ettiği bir pandeminin ortasındayız. Virüs salgınında da gördüğümüz bulaşıcı hastalıklar, şiddet olayları, doğal ve çevresel felaketler gibi durumlar insanların önemli bir bölümünü etkileyecek nitelikte ve bireysel müdahalenin yanı sıra toplu müdahaleyi de gerektiren kriz durumlarıdır.

Krize doğru müdahale için öncelikle her tür ve kademede müdahale ekiplerinin kurulması, ekiplerin görevlerinin belirlenmiş olması, krizin türüne göre uygulanacak programın oluşturulması ve işletilmesi gerekir.
Bu hazırlık, Psikososyal Koruma Önleme ve Krize Müdahale Ekibi’nin kurulması ve planlamaların yapılması ile sağlanır. Yapılacak çalışmalar ile etkilenenlerin mümkün olan en kısa zamanda günlük yaşam düzenlerine kademeli olarak dönerek krizin etkileri ile başa çıkmaları hedeflenmektedir. Koruyucu-önleyici çalışmalar; kriz durumu ve travmatik strese maruz kalan bireylerin yapılacak çalışmalarla psikolojik olarak iyileşme süreçlerine eşlik ederek kendi süreçlerini yapılandırmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.

Akıl Defterim'in Röportajlar köşesinde Travma Odaklı Psikososyal Destek Ekibi kısaca TOPDES ile karşınızdayız! 

‘‘Travma bir güçsüzlük acısı, bir çaresizlik hâlidir."  cümlesiyle başlayan röportajımızda "PSİKOSOSYAL VE AFET" konusunu TOPDES ile masaya yatırdık. Ekibin amacından ve hedeflerinden psikolojik ilk yardıma ve TSSB'ye kadar pek çok konuyu irdeledik. 

"Psikososyal ve Afet" gibi hassas bir konuda farkındalık geliştirmek için herkese bilinçli okumalar!

4-) Bir hafta kadar önce ülke olarak büyük bir doğal afet yaşadık: İzmir depremi. Böylesine zorlayıcı deprem ve diğer doğal afetlerde de sizce, doğru uygulanan psikolojik ilk yardım nasıl olmalıdır? Bu ilk yardım kimler tarafından uygulanabilir?

Yaşanan travmatik olayın hemen ardından önceliği olayın yarattığı stres ve sıkıntıyı azaltmak olan, bireylerin işlevselliklerini devam ettirebilmeleri ve başa çıkabilmelerini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen psikososyal müdahaleye psikolojik ilk yardım (PİY) diyoruz. Yani bir kaza anında nasıl ki suni teneffüs, kalp masajı gibi fiziki ilk yardım yapıyorsak psikolojik ilk yardım da olayın yarattığı stresin verdiği ya da verebileceği olumsuz etkileri en aza indirmek odaklı çalışmalardır.

Travmatik olaylardan sonra sinir sistemimiz, bizi ormanda bir kaplan kovalamışçasına alarm durumuna geçer ve her şeyi tehdit olarak algılamaya başlar. Bedenimizin de bu durumla başa çıkması zorlaşır. Bu noktada olayın yarattığı stresi azaltmak bize işlevselliğimizi geri kazandırır. Bu da sonrasında gelişebilecek travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ihtimalini azaltır. Psikolojik ilk yardım, olayın yarattığı stres ve sıkıntıyı azaltarak olay sonrası TSSB gelişmemesi için elimizdeki en önemli kaynaklardan birisidir.

Psikolojik ilk yardım herkes tarafından yapılabilir, yapılması da gereklidir. Ancak bu noktada bir şeyin altını çizmek isterim; psikolojik ilk yardım bir terapi değildir, neyin ne olduğunu öğrenmeye çalıştığımız bir görüşme değildir. Bu sebeple psikolojik ilk yardım eğitimi almış olan herkes bunu yapabilir, psikolog/psikiyatr/terapist olmaya gerek yoktur. Bu anlamda özellikle öğretmenlerin psikolojik ilk yardımda bulunmayı öğrenmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada ilerleyen zamanlarda bir projemiz de olacak. Değerli öğretmenlerimizin ekibimizin hesabını takipte kalmalarını isteriz.

Peki, psikolojik ilk yardım nasıl olmalıdır derseniz şöyle özetleyebiliriz. Öncelikle kriz durumdaki insanlar kaygılı, üzgün ya da şaşkın olabilirler. Yaşananlar için kendilerini suçlayabilirler. Sakin ve anlayışlı olmamız, karşımızdaki insanlara hem kendilerini güvende hissettirecek hem de anlaşıldıklarını hissettirecektir. Bu kapsamda neler yapabiliriz? Kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak özellikle deprem bölgesinde çadır, yiyecek, temiz su gibi ihtiyacı olanları oraya yönlendirmek de psikolojik ilk yardımdır. Bunun yanında kişileri zorlamadan bakım ve destek sağlamak (bir ihtiyacı olup olmadığını sormak, yemek/su gibi bir ihtiyaçları olursa karşılamak), ihtiyaçları ve kaygıları belirlemek, insanları konuşmaya zorlamadan dinlemek (kişi ne anlatmak istiyorsa, ne oldu ne oldu gibi kişileri zorlamadan), bireyleri rahatlatıp sakinleşmelerine yardımcı olmak, insanların bilgi edinmesi, hizmetlere ve sosyal desteklere ulaşmaları için yardım sağlamak (öncesinde bilgileri lütfen teyit edin), kişileri gelecekteki olası zararlardan korumak gibi şeyleri sayabiliriz. Bunları yaparken 3 adımda ilerlemek önemli. Şöyle bir yol haritası çizebiliriz: İlk adım olarak güvenliği kontrol edin. Acil temel ihtiyacı olanları kontrol edin ve ardından ciddi stres tepkileri veren insanları kontrol edin. İkinci adım olarak desteğe ihtiyacı olabilecek insanlarla konuşun. İhtiyaçlarını ve kaygılarını sorun. İnsanları konuşmaya zorlamadan anlattıklarını dinleyin. Üçüncü adım olarak insanlara bilgi edinmeleri, hizmetlere ve sosyal desteklere ulaşmaları için yardım sağlayın. Teyit edilmiş bilgileri ihtiyacı olanlara ulaştırın. Sosyal destek kaynaklarını açık olmasını sağlayın. Problemleriyle başa çıkabilmelerine destek olun.

5-) Doğru şekilde yapılan psikolojik ilk yardımın travma sonrası stres bozukluğuna etkisini anlatabilir misiniz?

Ülkemizde son zamanlarda yaşanan afet olayları ve ülkemizin gerek coğrafi gerekse stratejik konumundan dolayı travmaya açık bir coğrafya olması sebebi ile travmatik olaylar sonrası yapılacak psikososyal müdahaleler önem kazanmaktadır. Bu psikososyal müdahalelerin içinde özellikle psikolojik ilk yardım, gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse çeşitli kurum ve kuruluşların önermekte olduğu bir yaklaşım biçimidir. Psikolojik ilk yardım; afet, kaza, terör saldırısı veya bireysel/toplumsal düzeyde olumsuz sonuçlara neden olacak herhangi bir olay sırasında ya da sonrasında yapılan bir çeşit erken dönem psikososyal müdahale yaklaşımıdır (Brymer ve ark. 2006). Psikolojik ilk yardım sayesinde kişilerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması, güçlendirilmesi ve var olan temel doğal iyileşme süreçlerinin hızlandırılması ile uzun dönemde travma sonrası stres bozukluğu yaşama durumunu önlemek konusunda oldukça güçlü bir yaklaşımdır.

6)Travmatize olmuş bir bireye yakın çevresi nasıl yaklaşmalıdır?

Her insan, her yaşantı biricik ve özeldir. Haliyle her travmatik yaşantı; kişilerde aynı tepkiyi, aynı yoğunlukta ve aynı zamanda yaratmaz. Fakat yine de ne zaman olursa olsun aklımızın bir kenarında durabilecek bazı yaklaşımlar vardır: Travmatize olmuş kişiye sosyal destek sağlamak ve onun yanında olduğumuzu ona hissettirmek; eğer kişi doğal afet kaynaklı bir travmatik yaşantıya maruz kalmışsa yaşananların kimsenin suçu olmadığını vurgulamak; sabırlı ve anlayışlı olmak; konuşmak, suçlayıcı ve yargılayıcı olmadan kişiyi anlamaya çalışan bir yerden onu dinlemek, ona eşlik etmek, duygularını yaşayabileceği, bastırmayacağı güvenli bir alan yaratmak; onun bir anda “normal”, eskisi gibi davranmasını beklememek çünkü biliyoruz ki travma anormal duruma karşı verilen normal tepkidir; eğer kişi konuşmak istemiyor ise bu duruma saygı duymak konuşmaya ve konuşturmaya zorlamamak, sorular sormamak; kişi travmatik yaşantıdan kaynaklı kontrol duygusunu kaybettiğinden rutinlerine dönemeyebilir, bu konuda kişinin rutinlerine dönmesine yardımcı olmak; kişinin ne zaman bir uzman desteği alması gerektiğini bilebilmeniz için onun tepkilerini, belirtilerini, belirtilerin şiddeti ve sıklığını takip etmek; tutamayacağınız ve bilemediğiniz sözler vermek (bir daha deprem olmayacak vb.) travmatize olmuş bir kişiye yaklaşımda aklımızda bulunması gereken temel yaklaşımlardandır.

7) TOPDES olarak doğal afetlerde yoğun saha çalışmalarınız var. Deneyimlerinizden yola çıkarak şu an sahada olan insanların dikkat etmesi gereken noktalar sizce nelerdir?

En önemli ve en hassas olduğumuz konulardan biri de budur. Bu başlık altında sıralayacağımız bazı maddeler; afetlerde ortak davranış kuralları ve etik ilkeler başlığı altında da değerlendirebilir. Kendisine iyi gelecek diye sahaya gitmemek, zarar vermemek, insanlık, tarafsızlık, gönüllü hizmet, insan onuruna saygı, ayrım gözetmemek, gerçekleri söylemek, toplum katılımı ve hizmetleri önceliklendirmek ilkelerini gözetmektir. Sahaya gitmeden evvel travmatik yaşantının etkilediği toplumun yapısını, yaşayışını, değerlerini, kültürünü bilmek, sahada badi usulü ile çalışmak, bir haftadan uzun sahada kalmamak, kendisinden sonra gelecek ekipler için düzenli rapor tutmak, saha çalışanları olarak mutlaka her akşam gün sonu toplantısı düzenlemek ve yerine getirilemeyecek sözler vermemek en önemli unsurlar arasındadır. Ve tabii ki de özbakım!

8- ) Pandemiden dolayı önümüzde uzun bir online süreç var. Bu süreçte online olarak neler yapılabilir? Haberleri takip etme ve sosyal medyayı kullanma şeklimiz sizce nasıl olmalıdır?

Öncelikle, dünyadaki yaşamın pandemi sonrasında tekrar eskisi gibi olmayacağını kabul etmek gerekiyor. Bu süreçle tüm dünya online sisteme ayak uydurmaya çalışmakla birlikte özellikle sosyal medya kullanımı çok yüksek düzeylere ulaştı. Bu durum beraberinde ilişkilerin ve iletişimin online şekilde sürdürülmesine doğru gitmektedir. Bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum çünkü insan, ilişkisel bir varlık olmakla birlikte duygularını regüle etmek ve zorlu durumlarla baş etmek için kullandığı yegâne şeyi -ilişkileri- online olarak sürdürmek birçok sorunu beraberinde getirebilir. Bunun için önerebileceğim en önemli şey, yazılı iletişimi kurmak yerine telefonla veya görüntülü bir şekilde görüşmek olacaktır çünkü ses veya görüntü yolu ile kuracağımız ilişkiler ve iletişim daha çok adapte olmamızı sağlayacağı gibi duygularımızı da daha hızlı regüle etmemize yardımcı olacaktır.

9) Travmatize olduğu apaçık ortada olan bir birey var diyelim, yaşadığı duyguları ve tetiklemeleri inkâr ediyor. O bireye nasıl yaklaşmamız gerekiyor?

İnkâr, bu tip durumlarda sıkça rastlanabilen bir süreçtir. Bunun altında birçok dinamik söz konusudur. Bu durumda bireye, yaşadığı durumun anormal bir duruma verdiği normal tepkiler olduğu hatırlatılmalıdır. Travma ve yaşadığı travmaya karşı verebileceği tepkiler konusunda kişiye psikoeğitim verilmelidir. Bu süreçte ona ne yardımcı olabilir bunun üzerinde durulabilir. Psikoeğitimden hemen sonra ya da daha sonra kişi, psikolojik destek talep ettiği takdirde destek verilmelidir.

10-) Psikososyal destek amaçlı yapılan sahaların genelde tek seferlik yapıldığını görmekteyiz. Saha çalışmalarının düzenli bir şekilde yıllara bölünerek yapılmasının nasıl bir faydası oluyor?

Bu aslında çok kıymetli bir konu çünkü çalışmalar, bize verilen psikososyal desteğin devam etmesinin TSSB gelişiminde önemli olduğunu söylemiştir. 2008 yılında Çin’in Siçuan eyaletinde gerçekleşen 7.8 büyüklüğündeki depremin sonrasında çocuklarla 4 yıl süren boylamsal bir çalışma yapılmıştır (Liang, Cheng, Zhou & Liu, 2019). Bu çalışmaya göre, akran sosyal desteği ve psikolojik hizmetler gibi daha olumlu desteğe sahip olan okuldaki öğrenciler psikolojik hizmetler açısından görece zayıf olan okuldaki öğrencilere göre daha yüksek oranda bir iyileşme göstermiştir. Bu yüzden psikososyal desteği uzun zamana yaymak TSSB semptomlarını azaltma konusunda çok önemlidir.

11-)Bir çocuk her şeyi ebeveynlerinin gözünden görerek kendi dünyasını şekillendirir. Bu açıdan çocukların depremi en sağlıklı şekilde atlatabilmesinde ebeveynler büyük rol oynar. O hâlde sağlıklı bir deprem geçmişi için ebeveynler çocuklarına nasıl yaklaşmalıdır?

Öncelikle ebeveyn-çocuk ilişkisinde her zaman en önemli nokta, çocuğun yaşına uygun olarak çocuğa karşı şeffaf olunmasıdır. Depremi yaşayan çocukların böyle dönemlerde ani irkilmeleri, endişelenmeleri, ebeveyne sıkı sıkıya tutunma istekleri ya da sürekli hareket halinde olmaları normaldir. Böyle durumlarda ebeveynler tarafından depremin aslında yağmur yağması, şimşek çakması gibi doğal bir doğa olayı olduğu; bundan herkesin korktuğu ve bu yüzden etrafa koşuştuğu ancak bunların çok normal olduğu söylenebilir. Bununla beraber, içinde bulundukları anda artık güvende ve kontrolde olduklarını söylemek çocuk açısından yaşananları anlamlandırmada kolaylık sağlayacaktır. Bu süreçte ebeveyn de kendi duygusunu kabul ederek çocuğun korkusuna ve duygularına alan açabilmeli, çocuk korkuyorsa “korkmana gerek yok” gibi bir cümle ile çocuğun duygusu reddedilmemelidir. Çocuk; istediği zaman, güvendiği bir yetişkine depremle ilgili sorularını sorabileceğini, korkularını söyleyebileceğini bilmesi de önemli bir noktadır. Bu gibi olaylardan sonra çocukların bol bol oyun oynamasına izin vermek, çocuk eğer oyunlarında depremi ya da yaşananları canlandırıyorsa onu kısıtlamamak da sağlıklı bir deprem geçmişi için de yarar sağlayacaktır.

12-) Röportajımıza zaman ayırarak sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Bize burada kendimizi anlatma ve dayanışma ağımızı duyurma/büyütme fırsatı tanıdığınız için biz TPÖÇG ailesine çok teşekkür ederiz.
2016 yılından bu yana yaptığımız tüm çalışmalarda özellikle dayanışma vurgusu yapmakta ve dayanışmanın iyileştiriciliği üzerinde durmaktayız. Travmatik bir olaydan sonra olayın psikolojik, hukuki, ekonomik, politik, sosyolojik gibi birçok boyutuyla karşılaşırız. Sahaya indiğinizde bir yandan travmatik olaya ilişkin mahkeme süreci başlarken/devam ederken bir yandan sahra tuvaleti kazılabilir. Bireyin biyopsikososyal bir varlık olduğunu göz önünde bulundurarak ihtiyaçları hızlı okuyup organize bir şekilde müdahalelere başlamanız gerekir. Her meslek örgütü kendi perspektifinden olayı ele alıp çalışmalarını organizasyonun bir parçası olarak yürütür. Tüm bu süreçlerin organize bir biçimde ve hak temelli olmasına özen gösterilir. Psikolojik destek bu çalışmalardan sadece biridir. Bu noktada Travma Odaklı Psikososyal Destek Ekibi olarak bizler, yürüttüğümüz tüm çalışmalarda hak temelli çalışmayı gözeterek ve hak savunuculuğu yaparak hareket etmekteyiz. Psikolojik travma çalışırken işin sadece psikolojik boyutunu değil sosyolojik, ekonomik, politik, toplumsal hafıza, bellek gibi birçok boyutunu ele alarak ilgili oluşumlarla organize bir şekilde hareket etmeye özen gösteririz. Psikolojik travma alanında çalışmak isteyen okuyucularımıza organize bir hâlde hak temelli çalışmanın ehemmiyetini vurgulamak isteriz. Ve tekrardan dayanışma iyileştirir ve de yaşatır demek istiyoruz.

Dayanışma ile,
TOPDES

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.