Bilinmeyene Mektup

''Yaşanmışlıkların benzerlikleri de olduğu gibi farklı yaşanmışlıklarda ortak duygular hissettiğimiz de bir gerçek. Tüm duyguları içeren bu yaşam ise bir mevsim döngüsü.''

(Bu yazının okunması yaklaşık iki dakika sürmektedir.)

Merhaba, şu an bunu kim okuyor bilmediğim gibi sen de beni tanımıyorsun. Ne üzüntülerimize ortağız birbirimizin ne de sevinçlerimizde birlikte gülümsüyoruz, belki aramızda kilometreler var belki de yan yana  evlerde oturuyoruz. Belki sen bu yazıyı okuduktan sadece beş dakika sonra evrenin bir cilvesi olarak tanışacağız ya da hiç tanışmadan aynı cümleleri okumuş, belki de çok aynı fakat bir o kadar da uzak iki kişi olarak hayatımıza devam edeceğiz. Tüm olasılıklara rağmen  şu an bu yazıyı okuyorsan bu bence demektir ki en az bir ortak noktamız var; insanların düşüncelerine değer veriyoruz. Başkasının fikirlerini okuyup, okurken hissetmek, üzerine düşünmek belki de birbirine yabancı iki kişinin en güzel ortak özelliği. Belki bu satırları okurken hayatının en kötü günü olduğunu düşünüyorsun, acı çekiyorsun ya da daha fazla mutlu olamayacağını düşündüğün bir an da yüzünde bir gülümseme ile okuyorsun. Ben bu satırları yazarken nasıl bir ruh halindeyim çok emin olamıyorum. Mutluluğun verdiği bir rahatlıkla karışık nedenini bilmediğim bir şekilde içimde bir yeri sızlatan hüzün var. Bunu söyleme sebebim ise; bilmeni isterim ki ne kadar farklı ruhlar olsak da her birimizin ortak paydası duygularımız. Yaşanmışlıkların benzerlikleri de olduğu gibi farklı yaşanmışlıklarda ortak duygular hissettiğimiz de bir gerçek.  

Tüm duyguları içeren bu yaşam ise bir mevsim döngüsü. Her yaşam bir yaprak dökümü yaşar. Yıllar boyu çok şey, çok insan gelip geçer; bazıları zamanın geçişiyle kuruyup yiter. Sonra ağır, soğuk bir  ürperti basar yaşamı. Zihin kapıları ne kadar kapalı tutulmaya çalışılsa da hüzün, mutsuzluk ve acı bir yolunu bulup girer kapılardan tüm keskinliğiyle. Bazıları tüm gerçekliğiyle seninle beraberken, bazıları da bir kardelenin karların altında yeniden açmayı beklediği gibi bekler baharı. Tüm bunlarla yaşarken, daha iyi hissetmeni sağlayan bir yağmur yağar, kısaca ağlarsın. Gözyaşların aktıkça içine yumuşatır düşüncelerini, hissettiklerini. Sonra mutluluklar gelir doğar üstüne tüm yaşanmışlıkların, bahar gelmiştir. Karların altında bekleyen kardelen misali olan o tüm  düşünceler, hisler yeniden göz kırpar yaşama. Her adımda mutluluklar eklenir, daha da iç ısıtır gidilen yol. Mutlulukların tam tepede olduğu vakit yavaş yavaş kaybolurken küçük hüzünler de baş gösterir, sonbahara geri gelinmiş. Döngü tamamlansa da unutmaman gerekir ki yazın içinde de fırtınalar yaşanır, kışın içinde de güneşin ısıttığı günler. Yaşamın içinde her türlü durum vardır aslında iç içe geçen. Ne mutluluk var sadece ne de acı. Mevsimler gibi hayat döngüsü de her türlü duruma sahip, değişken. Her mevsime nasıl uyum sağlıyorsan hayat döngüsüne de uyum sağlamalısın. 

Şimdi bu satırları okurken ne hissettin, ne geçti zihninin derinliklerinden bilmiyorum aynı seni bilmediğim gibi. Belki “ne kadar da ben” diyorsun ya da  “ne gerek vardı böyle bir yazıya” Belki daha sonra tekrar tekrar açıp okuyacaksın, belki de bir daha asla. Sen beni, ben de seni tanımazken çıktığımız bu yolculuğun sonuna geldik ve sana söylemek istediğim son bir şey var. “Teşekkür ederim.” Bunu duymaya bazen çok ihtiyacım oluyor. Sana de bana bu iç maceramda yanımda olduğun için ve sadece “sen” olduğun için çok teşekkür ederim. Kendine çok iyi bak tanımadan bağ kurduğum güzel kalp.

Yazar: Ezgi Yılmaz 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.