Selamlar sevgili okurlarım! Umuyorum ki yaz tatiliniz dilediğiniz gibi geçiyordur. Benim yaz tatilimi soracak olursanız, kısaca staj adı altında okula gitmeye devam ettiğimi söyleyebilirim. Ayrıca unutmadan söylemeliyim ki, artık son yazılarımı yazıyorum biliyorsunuz ki; bu sebeple kalan son ayların ülkelerini kendim seçmek istedim ve biliyorum ki aranızdan bazıları, her ay belli bir ülkenin gelmesini beklemekte gizli gizli, köşesine çekilmiş bir şekilde. Bugün İRAN hayranlarının köşelerinden çıkma günü çünkü Ağustos ayının ülkesini İRAN seçtim. Bulabildiğim en iyi önerilerle karşınızda olacağım. Keyifli okumalar diliyorum efendim sizlere.
Kitap: Ölüler Senfonisi – Abbas Marouifi
İranlı yazarlar üzerine biraz araştırma yapınca, bana göre okunması gereken ilk yazarlardan birisi olan Abbas abimizin bir kitabı ile karşınızdayım. Yalan olmasın, kitabın adı çok ilgimi çekti, biraz da o yüzden üzerine daha çok araştırma yaptım. Ayrıca ikinci kez yalan olmasın ama kitabı okumaya fırsatım olmadı benim de ☹. Fakat sizlere araştırarak bulduğum şeyleri ile internette insanların anlattıklarını harmanlayarak çok güzel bir şekilde kitabı anlatabileceğime eminim, haydi gazamız mübarek olsun. Ölüler Senfonisi (evet adını yazmak hoşuma gittiği için yazdım) ikinci dünya savaşı sonrasında Urkhani ailesinin hayatını en ince ayrıntılarına kadar anlatmakta. Urkhani ailesinin derinlerine inmeden önce İran’da Erdebil şehrinde yaşamakta olduklarını belirteyim aklımızda soru işareti kalmasın. Heh şimdi Urkhani ailesinin derinlerine inecek olursak tüccar olan babamız Jaber (Türkçe çevirisinde Cabbar olabilir bilemiyorum açıkçası Cabbar diye bahsedeceğim ben kendisinden.) Cabbar abimizin karısı ve 4 çocuktan oluşmakta aile. Çocukların arasında şair olan Aidin ve ikiz kız kardeşi Aida, Urhan ve son olarak yanlış anlamadıysam acıların çocuğu ve en büyük çocuk olan Yousef (Bu kardeşimize de Yusuf diyeceğim ben.). Hikâye Aidin ve Urhan arasındaki çatışmalar etrafında şekillenmekte. Kitaptan bence daha fazla bahsetmeye gerek yok, biliyorum çok açıklayıcı olmadı ama gerisini merak ettiyseniz kitabı okumanız veya kitap üzerine kendiniz araştırma yapmanızı daha çok öneriyorum. Okumaya karar verenlere şimdiden keyifli okumalar efenim.
Müzik: Kourosh Yaghmaei – Gole Yakh (Winter Sweet)
Aslında size önereceğim filmde başlarda çok güzel bir şarkı vardı onu aradım ama bu mu değil mi bilemedim bu da hoşuma gidince bunu önereyim dedim. Yorumlarına da baktım da adamla denk gelmeyen kalmamış birisi diyor beraber kayıt aldık vaktinde birisi diyor babamın sınıf arkadaşıymış falan filan komik geldi. Adam bu arada Barış Manço’ya benziyor neyse keyifli dinlemeler diliyorum efenim sizlere.
Film: Sperm Whale (Amber Balinası)
Tamam tamam sırf adı ilgimi çektiği için açtım baktım ama izlenilmeyecek gibi değil. Yalnız adamlar komedi filmi yapalım derken biraz değil aşırı trajikomik yapmışlar çünkü ben hayatımda daha bahtsız bedevi bir ana karakter görmedim. Adam aşkından ölüyor kendini paralıyor kızın umurunda mı Amerika da yaşama hayalleri kuruyor kız. Ah be Ercenk yapma şunu kendine işte eh be oğlum diyeceğinize eminim çok dedim ben. Ama bu kadar da saf olunmaz yav hadi 1 olur 2 olur hadi 3 de olsun ama 4 olmayaydı… Ercenk’in trajikomik hayatına şahit olmak istiyorsanız izleyebilirsiniz filmi. Ercenk’i bir kenara bırakacak olursak film 1960’tan günümüze doğru bir akışa sahip ve bu akış sayesinde İran’ın kültürel değişimi görmek zevkliydi sanırım. Keyifli seyirler diliyorum efenim sizlere.
Emin Özbayrak