![](https://www.tpocg.org/blog/wp-content/uploads/2017/09/brain-hemisphere.jpg.653x0_q80_crop-smart.jpg)
Hepimiz hayatımızda en az bir kere televizyonda çok yüksek basamaklı sayıları aklından çarpabilen ya da çok uzun bir yazıyı, bir kitabı ezberden okuyabilen birine denk gelmiş ve hayranlıkla seyretmişizdir. Peki bunun nasıl mümkün olduğunu hiç düşündünüz mü?
Cevabı aslında sadece iki kelimede gizli: Savant Sendromu! Ama bu iki kelimenin arkasında neler var, biraz da onlardan bahsedelim.
Kimi zaman doğuştan kimi zaman bir kazayla birlikte gelen “dahilik”… Gross’un kitabından okuduğum üzere(2008 pp.83-88), uluslararası literatürde IQ’su 25’ten düşük olan insanlara verilen isim “idiot” ve Fransızca kökenli “bilmek” anlamına gelen “savant” kelimelerinin birleşmesiyle “idiot savants” olarak adlandırılan bu dâhiler, zihinsel engellerinin yanı sıra bir ya da birkaç alanda sıra dışı yeteneklere sahip olurlar (Treffert&Christensen, 2005). Mesela herhangi bir tarih söylediğinizde o tarihin denk geldiği günü size hızlı bir şekilde söyleyebilir; doğada duyduğu tüm sesleri notaya çevirebilir; bir kitabı ezberden size okuyabilir ya da çok karmaşık bir yapıyı aklında tutup kısa bir sürede kağıda aktarabilirler (Treffert&Christensen, 2005).
Peki kadınlara oranla, erkeklerde daha fazla görülen savant sendromuna doğuştan sahip bireylerin vücudunda neler oluyor? Geschwind ve Galabjurda isimli iki psikoloğun araştırmaları göstermiş ki; bu hastalığa sahip bireylerin beyinlerinin sol lobu, sağ lobundan çok daha geç gelişimini tamamlıyor (Durukan&Türkbay, 2010). Bu yüzden beynimizin sol lobu kimi zaman zarar verici olabilen doğum öncesi etkilere daha uzun süre maruz kalıyor. Özellikle anne karnındaki erkek bebeklerde yüksek düzeylere çıkan testosteron hormonu zarar görebiliyor, bu da beynin sol lobunda büyümeyi yavaşlatabiliyor ve sinirsel fonksiyonlara zarar verebiliyor. Böylece sağ lob, daha gelişmiş bir hale geliyor ve beyne sol loba oranla daha büyük bir hakimiyet kuruyor. Bu sebeple de sağ lobla ilgili becerilerin daha çok geliştiği düşünülüyor(Durukan&Türkbay, 2010). Doğuştan bu hastalığa sahip en bilindik örneklerden birisi ise Kim Peek (Beatiful Minds: The Psychology of the Savants, 2006)
“Rain Man” filminin esin kaynağı olan Kim Peek, beynin iki lobu arasındaki iletişimi sağlayan korpus kallosum eksikliğiyle doğdu (Treffert&Christensen, 2005). Yukarıda da bahsettiğim gibi, bedensel bir farklılığın beyinde sağ lobun daha fazla gelişmesini sağlamasıyla ileri bir hafızaya sahip olan Kim Peek, piyano çalmakta ve hesap yapmakta da oldukça yetenekliydi. Gelişmiş hafızası sayesinde aynı anda iki sayfayı okuyabiliyor ve ezberleyebiliyordu. Bu şekilde hafızasında 9 bin civarında kitap bulunduran Kim Peek’in esin kaynağı olduğu “Rain Man” filmi kendisi için de bir dönüş noktası oldu. Önceden toplumdan kendini uzaklaştıran ve iş dönüşünde odasına kapanan Peek, filmden sonra gerek yapımcılarla kurduğu iletişimle gerekse filmin başarısıyla birlikte gelen kutlamalarla kendine güvenini kazandı (Treffert&Christensen, 2005).
Peki bir gün bir kaza geçirseniz ve uyandığınızda yukarıda saydığım bir sürü mükemmel yetenekten en az birini edinmiş olsanız ne hissedersiniz? Ya da bunlardan tamamen başka, çok duyulmamış ama beynin ne kadar mükemmel olduğunu gösteren bir yeteneğe sahip olsanız? Mesela hayatınız boyunca gördüğünüz her şeyin kilden heykelini ellerinizle yapabilseniz? Sadece iki boyutlu haliyle, bir dergi sayfasında görmüş olsanız bile!
Alfonso Clemons’un henüz küçük bir çocukken geçirdiği kötü bir kaza beyninde birçok hasara sebep olmuş. Konuşamıyor, matematik işlemlerini hesaplayamıyor, okuyamıyor ve hatta yazamıyor. Ama Clemons, gördüğü her şeyi hiçbir şey kullanmadan yalnızca elleriyle kilden bir heykele dönüştürebiliyor. Öyle ki Alfonso Clemons’un gözetmeninin söylediğine göre, gözetim altına alınıp kili elinden alındığında, Clemons tavandan ziftleri söküyor ve yine heykellerini yapmaya devam ediyormuş (Alonzo Clemons, 2007).
Clemons ve Peek, savant sendromuna sahip olan dâhilerden yalnızca ikisi. Beyin öyle gizemli bir organ ki en ufak bir değişimde karşımıza neler çıkarabileceğini tahmin etmek oldukça güç. Böylesi bir yetenek ilk bakışta oldukça çekici ve etkileyici gelse de beraberinde getirdikleri savantların ve yakınlarının hayatlarını da oldukça farklı boyutlarda etkiliyor. Eğer nasıl bir hayatları olduğunu merak ediyorsanız Kim Peek’in esin kaynağı olduğu “Rain Man” filmini izlemenizi veya “Beautiful Minds” isimli belgesel serisindeki savantların hayatlarına yakından tanık olmanızı tavsiye ederim.
YAZAR: Didem KATIRCILAR
KAYNAKÇA:
Alonzo Clemons. (2007, June 18). Retrieved September 05, 2017, from https://youtu.be/2-j3lMjfh5E
Beautiful Minds: The Psychology of the Savant. (2006). Retrieved September 05, 2017, from https://topdocumentaryfilms.com/beautiful-minds-the-psychology-of-the-savant/UK
Gross, R. (2008), Inside the mind of a savant, Key Studies in Psychology, 5th ed., pp.83-90, Hacette, UK
Ibrahim Durukan & Tümer Türkbay, 2010, Savant Sendromu: Klinik ve Nöropsikolojik Özellikleri Retrieved from: http://dergipark.ulakbim.gov.tr/pskguncel/article/view/5000076404/5000070461