Oku-Dinle-İzle: Temmuz Ayı

Her ay evinize misafir olan Oku-Dinle-İzle temmuz ayında da kapınızı açmaktan çekinmeyeceğiniz önerileriyle kapınızda! Patlamış mısırlarımız tamamsa bu ayın film önerisi "Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim (Je Ne Suis Pas Homme Facile)", bir elinizde kahveniz diğer elinizde de bu ayın kitap önerisi olan Şibumi-Trevanian, ruhumuzun gıdası müzik önerimiz Müzik: Doğan Canku-Yaşamak Güzel; yazarımız Berru Doğan’nın kaleminden sizlerle.

TPÖÇG Blog temmuz ayı önerilerini mutlulukla sunar ☺
Sımsıcak ve güneşli bir günden merhaba. Sıcaklar geldi çattı, herkes bir yerlere dağıldı. Kimi ailesinin yanına, kimi arkadaşlarına, kimi kendine sığındı. Dağılmak denince, her şey her zaman düzgün olamıyor. Bu gerçeği kabullenmek adına, bile isteye, dağınıklığa tahammül etmek gerekiyor bazen. “Bırak dağınık kalsın” telkinindeki dağınıklığı uygulamak gerekiyor. Temmuz ayı tam da dağıtmak için uygun, dağıtalım bakalım önerilerimizi.
Kitap: Şibumi-Trevanian
Şibumi, okumaya tarifi zor bir kitap. Betimlenesi bir kitap değil de yaşanması gereken bir tecrübe gibi.
Rodney William Whitaker’ın Trevanian takma adıyla 1979’da yazdığı kitap, yayınladığı günden beri büyük yankı uyandırdı. Bunun sebebi, geniş tasvirlerle dolu fakat asla sıkmayan, felsefe ve mistisizm temalarına geniş yer verdiği, genelleyici tespitler yaptığı, macera romanına indirgenemeyecek, tanımı zor bir roman yazmış olmasıdır.
Nicholai Hel, yarı Rus yarı Alman asıllı, Şangay’da doğup Japon kültürüyle yetiştirilen bir ajan. Bask dili dahil yedi dili anadili gibi biliyor. Kurşun kalem gibi zararsız eşyalarla bile insan öldürme ustalığına sahip. Üstün düzeydeki pek çok özelliğinden biri yakın algılama yeteneği, bu sayede yüzünün nasıl göründüğü hiç tam olarak bilinemiyor. Bu fazlasıyla özgün ve karmaşık ajan, gizemli filozof, korkusuz ve yenilmez savaşçı emeklilik hayatı sürdüğü şatosundan amansız bir dövüş için çıkıyor…

Film: Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim (Je Ne Suis Pas Homme Facile)
Erkeklerin bacaklarına ağda yaparak, fazlasıyla özenli ve güzel giyinerek, kadınların dikkatini çekmesi gereken kadın-egemen bir dünyada neler olurdu dersiniz? Güzellik standartları erkekler için oluşturulmuş olsaydı, kadınların işlevleri; erkeğin gönlünü hoş tutmak, çalışıp eve ekmek getirmek ve akşamları televizyon karşısında kadın futbol maçları izlemek olsaydı peki? Regl olan erkekler olsaydı, bale ve güzel sanatlara daha çok erkekler ilgi duysaydı, sokakta laf atan kadınlar ve kendilerini savunması gereken narin yaratıklar erkekler olsaydı? Güç, statü ve para kadın için olsaydı, doğasına uygun kendini yormayacak işlerde çalışmak erkeğe mahsus olsaydı? Şiddet ve taciz haberlerinin mağduru erkekler, faili kadınlar olsaydı, dünyanın çivisi çıkmış denilir miydi? Kadınlar olduğu zaman denilmiyor, normalleştiriliyor da… Namus algısı ve yaşı geçmeden evlenip yuva kurmak, biyolojik saati geçmeden çocuk yapmak erkeğe yüklenen toplumsal görevler olsaydı, erkekler ne yapardı derdiniz?
Tüm eşitsizlikleri bir de tersinden görelim, bariziyetleri ortaya çıkarıyor mu?
Müzik: Doğan Canku – Yaşamak Güzel
Bu kadar sade ve naifçe ifade edilebilir mi her şeye rağmen yaşamanın güzelliği?
Aşkı elinden alan olsa da, bağınla bahçen talan olsa da…
“Umudun yitip gitmiş olsa da, paran da pulun da bitmiş olsa da, kader köşeye gitmiş olsa da, üzülme sakın, hayat güzel.”
Yazar: Berru Doğan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.