ÖN SÖZ
Merhaba,
Ben Duygu Çağlar Gizli. Aslen Gaziantepliyim ama Mersin’de yaşıyorum. 43 yaşındayım. Okul öncesi öğretmeniyim. Çocukken bana büyüdüğümde ne olacağımı sorduklarında, “Anne olacağım.” derdim. 20’li yaşlarımın sonunda doğal yollardan anne olamayacağımı öğrendim. Kulaklarım bunu, yani anne olamayacağımı duyduğunda asıldığı duvardan yere düşerek paramparça olan bir çerçeve gibi gibiydi. Sandım ki annelik sadece doğurmakla olur, değilmiş. İki başarısız tüp bebek tedavisinden sonra eşimle ve ailelerimizin desteği ile evlat edinerek kızımıza kavuştuk. Onunla birlikte büyürken bu ülkede evlat edinilen çocuğa ve evlat edinen aileye acıyarak bakıldığını, ardımız sıra fısıldandığını, sırf kan bağı yok diye aile büyükleri onay vermediği için birbirlerinden ve aşklarından vazgeçen insanları gördüm. 2014 yılında “Evlat edinme de bir doğum şeklidir ve yüksek sesle konuşulmalıdır.” sloganıyla yaşadıklarımı yazmaya başladım. Kendi hikayeme başka evlat edinme hikayeleri ekleyerek yol aldım, büyüdüm ve kızımı büyüttüm. Ülke genelinde bir sosyal sorumluluk projesi olarak birçok kurum ve üniversitelerde insanlarla buluşarak kendi doğum hikayemi paylaştım. “Korkmayın evlat edinin. Her şey çok güzel olacak.” diye avaz avaz anlattım ve hala anlatıyorum. 2017 yılında “Başka Bir Doğum Hikayesi” kitabını yazdım ki bu yola çıkan tüm insanlara rehber olsun, ışık olsun. Dilerim ki devlet korumasındaki tüm çocukların bir gün onlara kucak olan, ev olan aileleri olur.
- Evlat edinmeye karar verdiğinizde çevrenizdekilerin tepkisi nasıldı? Hiç vazgeçmeyi düşündünüz mü?
Evlat edinmeye karar verdiğimde yakın çevremin desteğini her zaman gördüm. “Eğer biyolojik olarak anne olamayacaksam mutlaka evlat edineceğim.” cümlesi uzun zamandır dillendirdiğim bir şeydi zaten. Tek bir an bile vazgeçmeyi düşünmedim.
- Anne olmanın özümüzde var olan bir duygu olduğuna, baba olmanın ise sonradan öğrenildiğine yönelik yaygın bir inanış var. Bu konuda düşünceleriniz neler? Eşiniz bu süreçte ne gibi sorunlar yaşadı? Eşinizin uyum sağlama sürecinde ve sizin uyum sağlama sürecinizde ne gibi farklılıklar vardı?
Ben anne olmanın da baba olmanın da sonradan öğrenildiğini düşünüyorum. Çocuk sahibi olmayı istemek başka, ebeveyn olmak bambaşka bir şey. Biz kendimizi ebeveyn olmaya çoktan hazırladığımız için bariz bir sorun yaşanmadı. En fazla gaz sancısını çıkarırken zorlanmıştır.
- Evlat edinmenin yasal prosedürlerinden bahsedebilir misiniz? Bir çocuğunuz olduğu bilgisinin resmi evraklara geçmesi yaklaşık olarak ne kadar bir süreyi kapsıyor?
Evlat edinmeye karar veren aileler kişilerarası ya da kurum aracılığı ile evlat edinebilirler. Yasal prosedürleri; https://cocukhizmetleri.aile.gov.tr/evlat-edinme adresinden öğrenebilirsiniz. Şartlar ve koşullar değişkenlik gösterdiği için evlat edinilen çocuğun sizin nüfusunuza geçme süreci de farklılık gösteriyor. Ben kişilerarası evlat edindim ve süreç üç yıla yakın sürdü. Dediğim gibi bazılarında süre daha kısa bazılarında daha uzun sürebiliyor.
- Çocuğunuz evlat edinildiğini biliyor mu? Biliyorsa bunu nasıl söylediniz ve tepkisi ne oldu?
Evet biliyor. Ben Elif Ada hayatıma girdiği andan itibaren “İyi ki benim kızım oldun, iyi ki bizi seçtin.” diye sevdim. Elif Ada üç buçuk yaşında, hamile olan bir aile dostumuzu gördükten sonra, ben araba kullanırken sordu: “Anne ben de senin karnında mıydım?” Bir yolun genişleyip nasıl uçsuz bucaksız olabileceğini ben o zaman anladım. Boğazımda bir düğüm, direksiyonu daha bir sert kavradım. “Anneciğim sen benim karnımda büyümedin, kalbimde büyüdün.” dedim. “Nasıl yani, senin kalbin mi şişti?” diye sordu bu kez. “Hayır tatlım, sana duyduğum sevgi günden güne büyüyor. Kalbim senin sevginle şişti ve hala da şişmeye devam ediyor.” dedim. Uzunca bir sessizlik oldu aramızda. Sonra “Anneciğim, bizim çocuğumuz olmuyordu, biz de anne, baba olmak istedik. Sen bir başkasının karnında büyüdün ama bebekleri karnında taşıyan kişiler bazen kendilerini anne olmaya hazır hissetmez. Bizim gibi anne, baba olmak isteyen insanlar da bu bebeği alıp eve getirirler ve anne baba olurlar.” dedim. Sonra sustum, o da sustu. O günden sonra Elif Ada uzunca bir süre, “Ben senin karnında mıydım?” diye sormadı. Ancak mütemadiyen, “Beni seviyor musunuz, neden beni tercih ettiniz, neden çocuğunuz olmadı, neden erkek bebek istemediniz, neden kız bebek istediniz, hastanede ben en ön sırada mıydım, ilk önce beni mi gördünüz, beni mi beğendiniz?” gibi sorular sormaya başladı. Her seferinde bıkmadan, usanmadan aynı hikayeyi en baştan tam sırasıyla anlattım ve bu sorular zaman içinde azaldı. Siz durumu normalleştirseniz emin olun çocuk da normalleştiriyor.
- Evlat edinilmiş bir çocuk büyütürken onun psikolojik sağlığına zarar gelmemesi için nelere dikkat ediyorsunuz ve bu konuyla ilgili profesyonel bir yardım aldınız mı?
Hayatına girecek olan her yeni insana durumu aktarıyor, eğer bu insanların çocukları varsa onlara da evlat edinmeden bahsetmelerini istiyordum. Ve bu konu ile ilgili herhangi bir şey paylaşırsa nasıl davranacaklarını da sekiz yaşına dek kontrol altında tuttum ama artık gerek duymuyorum çünkü Elif Ada hayatını paylaştığında bu duruma şaşıranlara şaşırıyor artık.
- Çocuğunuz ilerleyen zamanlarda biyolojik ailesi ile tanışmak istediğini belirtirse tepkiniz nasıl olur?
Kızım bir gün biyolojik annesini sorarsa anlatırım. Onu aramak isterse yanında olurum. Onunla bağ kurmak isterse engel olmam. Neden? Çünkü diğer birçok evlat edinme hikâyesinde evlat edinen aileler, biyolojik aile ile çoğunlukla birbirlerini tanımıyor. Oysa benim durumum öyle değildi. Ben kızımın biyolojik annesiyle yaklaşık üç yıl süren resmi prosedürler süresince çok kez bir araya geldim. Onunla yan yana oturdum, elini tuttum, sohbet ettim, yollar boyunca yürüdüm, oturup kahve içtim. Her ayrılıkta sarıldım. Yani kızıma gelene dek ben zaten bir bağ oluşturdum. Oturdum kimi geceler ona göndermediğim mektuplar yazdım. Bütün bunlar benim tercihim miydi? Hayır. Şartlar onu gerektirdi, öyle oldu. O yüzden onu yok sayabilir miyim? Mümkün değil! Çocuklarımız bizimle anı biriktiriyor. Büyüdüklerinde çocukluk hatıralarını anımsayıp anlattıklarında, o hikayedeki kahramanlar bizler olacağız arkadaşlar. O yüzden bu kadar korkmayın, korkular anı kaçırmanıza sebep oluyor. Kaldı ki bir gün, biyolojik annesini tanımak istemesi en doğal hakkı değil mi? Aynı koşullarda siz olsaydınız, sizi siz yapan bir gerçeği bilmek, tanımak istemez miydiniz? Ben isterdim! Eğer biyolojik annesine bir duygu beslemesi gerekirse onu sevmesini mi, ondan nefret etmesini mi isterdiniz? Ben günlerce, gecelerce kendime hep bu soruları sordum ve dedim ki, “Eğer nefret ederse kalbi kurur. Sever mi? Bilmem! Ya severse? Sevsin!” İlk adım attığında bana doğru yürüdü. İlk kez bana “Anne!” dedi. Korktuğunda ve üzüldüğünde kendini güvende hissettiği kucak benim kucağım değil mi? “Seni seviyorum anne” cümlesini ilk duyan benim kulaklarımdı. “İyi ki senin kızın oldum,” diye bana dedi. Aldığı ilk koku benim kokumdu! O koku hiç unutulur mu? Siz annenizin kokusunu kaç yaşınıza gelirseniz gelin unuttunuz mu? Eli avucumun içinde büyüdü. O elle ilk yazdığı isim “Duygu” oldu. İlk karnesini aldığında bana doğru koştu. O zaman, hangi sevgi bu sevgiden daha güçlü olabilir? Kim bunu değiştirebilir? Bence hiç kimse!
- Evlat edinmeyle ilgili sizi blog açmaya ve kitap yazmaya teşvik eden süreç nasıl gelişti?
Evlat edinmeye karar verdiğimde Google’a “evlat edinme” diye yazmıştım. Korkuyordum ve korkularımın yersiz olduğunu anlatan, yaşanmış, gerçek hikâyelere ihtiyacım vardı. “Korkmana gerek yok, her şey güzel olacak!” diyen hikâyelere… Ama yoktu! Sanki bu ülkede evlat edinen aile, evlat edinilen çocuk yoktu. Çünkü insanların büyük bir çoğunluğu bu durumu saklayarak, paylaşmayarak ve neyi ne zaman anlatacağını bilmeden çocuk büyütüyordu. Kendi deneyimlerimi yazmaya başladığım blog sayfamda insanlar önce kendi hikâyelerini isimsiz yayınlamam için özelden mesaj atmaya başladı. Bir zaman sonra yazılarımın altına kimliklerini ifşa etme cesareti bularak yorum yazmaya ve en sonunda çocuklarıyla fotoğraflarını da paylaşarak yüksek sesle konuşmaya başladılar. Hikayeme hikayelerini eklediler, kocaman bir aile olduk. Ülkenin hiç bilmediğim şehirlerinde yaşayan, hiç görmediğim kadınlar kız kardeşim oldu. Telefonda güldük, ağladık kimi zaman. Kimilerini tanıma, onlara sarılma şansım oldu. Kızım sayesinde tanıdığım, tanıştığıma memnun olduğum onca yüz, onca yürek!.. Ve sonra bu yazıları derleyerek “Başka Bir Doğum Hikayesi” kitabımı yazdım.
- Eğer evlat edindikten sonra biyolojik olarak da çocuk sahibi olsaydınız nasıl hissederdiniz?
Şimdi durduğum yerden baktığımda kötü hissederdim gibi geliyor ama deneyimlemeden bilemem elbette.
- Siz doğal yollarla çocuk sahibi olamadığınız için bu şekilde anne olmayı seçtiğinizi söylediniz, peki ya doğal yollarla çocuk sahibi olabilen insanların evlat edinmeleri konusunda neler düşünüyorsunuz?
Dünyaya kendi iradesi dışında gelmiş, bir anneye ve bir babaya ihtiyaç duyan milyonlarca çocuk var. Bir hayata dokunmak ve güzelleştirmek için illa ki biyolojik olarak çocuk sahibi olmadığınızda tercih edilen yol olmamalı evlat edinme. Evlat edinmeye şartları uygun olmayan insanlar koruyucu aile de olabilirler. Koruyucu Ailelik için gerekli şartlara; https://koruyucu.aile.gov.tr/adresinden bakabilirsiniz. Dilerim bir gün devlet koruması altında yaşayan her çocuğun mutlu bir çatısı, o çatının altında anne ve babası olur.