Dışarıdan insanları yanıltmayacak kadar kendini şeffaf gösteren bir çiçek kaktüs. Dikenlerinden kurtulmaya ve herkese iyi görünen bir çiçek olmaya çalışmasın ki kaybetmeyelim onu.
Biz korkuyoruz bazen, kalbimizi dışarıya cam plaklar olarak göstermekten. Kırma, kırılma, acıma, acıtma! Ne kadar olmaz desen de hem çiçek hem diken bu hisler. Acılarınız eş olmasa da kalbini hissetmek istersen birinin derinlerine git. O zaman resim olur ve bir renge boyanırsın. Kalbimiz anılar ve onların hissettirdiği duygu sergisi. Beden aşırı seyahatler yapan seyyahların gözleri görmeli bu sergileri. Değen gözleri bilmeli, konuşanları hissetmeli insancı ve sanatçı kalbin.
Tutarlı hissetmediğin nice zaman yaşamışsındır sen de. Bırak iyice şiddetlensin. İçinde diken gibi batan zıtlıklar birleşsin ve tamamlasın birbirini. Aklın almasın bazen, kalbin izlesin hatta ruhuna hitap etsin. Çizsinler kendi resimlerini zıtlıklar, yaratana şükrün ve kendine isyanın güneşi vurdukça gölgeleri düşsün yanına acıların.
Yorgun insanlar kendilerine ve başkasına zarar veren davranışlarından vazgeçmek ister çoğu zaman. Bunlar düşmek, gitmek, kalmak belki de ayrılmaktır. Güzel düşmek lazım, düşerken de kalbinden emin olanlar (canlıları incitmemeye niyetli) kalbi kırılarak düşse de anlamını kavrar ve şifa bulup kalkar.
Eğer sen de böyle hissediyorsan dikenlerinden kurtulmaya çalışmadan içini keşfet. Kendini ve diğerlerini öylece kabul et. Sen de unutamadığın acılara rast gelmişsen birinde o zaman “seni anlıyorum” deyişlerin arkasında derin bir hatıra olarak kalırsın. Bu sözün manası ve gerektirdiği empatik cesarete hayranım. Bir kaktüsün çürüdüğünde bütün dikenlerinden sıyrıldığına şahit oldum ve dikensiz hiçbir şey kalmayışına. Bunun aksi, dikenlerinden tamamen sıyrılan bir pamuğa dönüşmek olur. İnsan yok olmadan önce var olabilmeli oysa. Bir diken çiçeği kaktüs, en başta dikenleriyle kabul.
Yazar: Ayla Tuna