(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.)
Hayal etmenin üzücü bir tarafı var bence. Sonsuz bir evren sağlıyor sana bu doğru. Bazılarımız için motivasyon, bir şeyleri başarma gücü sağladığı da doğru. Galiba bende bu şekilde işlemiyor işler. Hayal etmek, düşlerin gerçekleşmeme ihtimalinin korkunçluğunu aklıma getiriyor. Mesela sevgiliyle gidilecek bir tatil… Güneşin sıcaklığının gece bile peşini bırakmadığı bir şehirde, küçük dar sokaklarda insanlara çarpmadan yürümeye çalışırken el elesiniz. Neyden yapıldığı belli olmayan ama fiyatı göz kamaştırıcı derecede pahalı olan takılara bakarak satın almadan tezgâh tezgâh geziyorsunuz. Omuzlarınız hafif kızarmış, elbisenin ya da tişörtün teninize değiyor olması ince bir acı yayıyor bedeninize. Arada bir kıyafetinizi silkerek rahatlamaya çalışıyorsunuz ama kısa bir süre sonra acı tekrardan baş gösteriyor. Gece saat 12’yi geçmiş olmasına rağmen sokaklar hala çok kalabalık. İnsanların yüzüne bakıyorsun. Mutlular, belki de daha önce hiç olmadıkları kadar mutlular. Bu da seni mutlu ediyor. Artık sokağın biraz daha ilerisindesiniz, burada eğlence mekanları var. Her adımınızda farklı bir müzik eşlik ediyor yürüyüşünüze. Düşünüyorsun, nasıl yan yana olan bu iki mekânın müzikleri birbirlerine karışmıyor diye. Çok da kafa yormuyorsun buna ama aklının bir köşesinde de durmaya devam ediyor bu düşünce. Her yerde farklı tarzda bir müzik çalıyor. Hepsi baş ağrıtıcı derecede yüksek geliyor sana ama dans eden insanları izlemek hoşuna gidiyor. Hatta sokağın ortasında dans eden küçük bir erkek çocuğu görüyorsun. Hemen sevgilinin kolunu dürtüp çocuğu işaret ediyorsun. Birbirinize bakıp gülüyorsunuz. En sonunda sokağın sonuna ulaşıyorsunuz. Ayakların yürümekten ve vücudun gün içindeki deniz macerasından dolayı yorulmuş durumda. Bugünlük bu kadar yeter deyip bulduğunuz ilk minibüsle otelinize dönüyorsunuz. Odanın kapısına vardığınızda sevgiliniz kartı odada unuttum şakası yaparak sizi panikletiyor. Şaka olduğunu anladıktan sonra koluna hafifçe vuruyorsun. Ardından odaya girip dosdoğru balkona geçiyorsun. Küçük sandalyeye yerleşip kafanı geriye doğru yaslıyorsun. Sevgiliniz kahve hazırlarken siz de yıldızların ne kadar belirgin olduğuna bakıp mutlu oluyorsunuz. Bir yandan da içinizi ufak bir sızı kaplıyor kendi şehrinizde bu yıldızları bu kadar net görmek mümkün değil çünkü. Ardından kahveler geliyor ve sıcak eşlikçilerle beraber gece karanlığına fısıltıya dönüşen konuşmalarınız karışıyor. Bunu hayal etmek kötü olmasa gerek. Ama ya bunun gerçekleşmeme ihtimali? İşte galiba benim için en büyük oyunbozan o oluyor.
Yazar: Aysima Nesrin Şahin
Görsel kaynağı: Fotoğraf bana aittir.