
Narcissus kendisine delicesine aşık bir adam ve Echo, Narcissus’a duyduğu karşılıksız aşk yüzünden gittikçe incelen bir sese dönüşen, çaresizce günün birinde yok olup gitmeyi bekleyen bir kadın. Peki ya tüm hikaye bizim bildiğimizden farklıysa?
Narcissus doğduğunda annesi küçük oğlunu falcıya götürüp bir kehanette bulunmasını isteyerek ‘‘Ömrü uzun olacak mı?’’ diye sordu ve falcıdan ‘‘Kendini bilmediği sürece oğlunun ömrü uzun olacak.’’ yanıtını aldı. Narcisuss’un anne ve babası kehaneti duydukları zaman büyük bir dehşete kapılarak oğullarının kendisini bilmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Bu durumda Narcissus’un annesi Liriope ve babası Cephisus tam olarak ne yaptı da Narcissus kendini öğrenemedi bilemiyoruz fakat yaptıkları şey her neyse işe yaradı ve Narcissus kendisini bilmeden, tanımadan büyüyüp genç bir erkek oldu. Bir tahmin yürütecek olursak eğer, ebeveynleri Narcissus’un çevresindeki tüm aynaları kaldırarak onun kendi bedenini görmesine engel oldukları gibi onun karakterini, benliğini oluşturan davranışlarını da aynalamayarak, söylemeyerek onun kendisini tanımasına ve kendini bilen bir birey olmasına da fırsat vermediler. Oğullarının istediklerini yaptılar ve onu arzulama hissinden mahrum bıraktılar. Böylelikle Narcissus arzulama duygusunun yarattığı hazzı asla tadamadan bencil biri haline geldi.
Buraya kadar bu hikayenin bizim pek bilmediğimiz yönlerine değindim fakat bildiğimiz kısmı nasıldı? Narcissus çevresindeki kadınlar tarafından arzulanan, oldukça yakışıklı genç bir adamdı fakat o, kendine duyduğu büyük aşktan ve kibirden dolayı hiçbir kadının aşkına karşılık vermiyordu. Echo da bu kadınlardan biriydi ama onun Narcissus’un karşısına çıkmaya bile cesareti yoktu, yalnızca büyük bir aşkla bağlı olduğu adamın söylediklerini tekrarlayabiliyordu, Narcissus ise onun söylediklerini tekrarlayan bu kadını ilginç buluyordu sadece.
Günlerden birgün Narcisuss’un karşılık vermediği aşıklarından biri intikam tanrıçası Nemesis’e, “Narcissus aşık olsun ve aşkına karşılık bulamasın.” dedi ve öyle de oldu, yolu bir nehir kenarına düşen Narcissus sudaki yansımasını görür görmez ona vuruldu ve hayallere dalarak gördüğü o kişinin kendisini sevmesini istedi fakat gördüğü o suratın kendisine ait olduğunun farkında bile değildi ve kendi aşkına karşılık veremezdi. Su kenarında amansızca kendi suretine bakarak ölmeyi bekledi Narcissus.
Hep Narcisuss’un kendine duyduğu büyük sevgiden dolayı kimsenin aşkına karşılık vermediğini düşünmüştük ama o zaten kendine aşık olmadan önce bütün kadınları geri çevirmişti, öyleyse Narcissus’un onu arzulayan tüm kadınları reddetmesinin sebebi bu olamaz. O halde Narcisuss’u sevilmeyi sevmeyen biri olarak tanımlamak daha makul görünüyor. Onun narsistik kişiliği başta kendine duyduğu aşktan değil yetiştirilme tarzından kaynaklanıyor diyebiliriz.
Bildiğimiz ve bilmediğimiz pek çok yönüyle size Echo ve Narcissus’un hikayesini anlattım, peki bu hikayede size de tanıdık gelen bir şeyler yok mu?
Narcissus bilinçsiz, çocuk yetiştirmeyi bilmeyen ebeveynler tarafından büyütülen, hataları yüzüne vurulmayan, her istediğini elde eden şımarık bir erkek çocuğuydu; tıpkı modern dünyamızın ataerkil toplumlarında yetişen pek çok erkek gibi.
Echo’nun yetiştiriliş tarzına dair fikrimiz olmamasına karşın onun aşık olduğu adamı aynalayan, kendine ait bir sesi olmayan, Narcissus’un sesiyle varlığını idame ettirmeye çalışan çaresiz bir kadın olduğunu biliyoruz; tıpkı modern dünyamızın ataerkil toplumlarında narsistik erkeklerle duygusal ilişkiler içerisinde bulunan pek çok kadın gibi.
Şimdi çevrenizdeki Echo ve Narcissus’ların hikayelerini daha iyi anlamaya başladınız değil mi?
Eril toplum düzeni içerisinde kadınların hala tam olarak var olamaması ya da var olmalarının tek şartının erkekler olarak görülmesi, kadınların iş hayatında yer edinememeleri, modernleştikçe azalmasını beklerken gün geçtikçe artan kadın cinayetleri; kız çocuklarının okula gönderilmemesi, okul çağındaki kız çocuklarının okula gönderilmeyip evlendirilmesi ve ardından sağlıksız bir biçimde gebe kalıp hayatlarını tehlikeye soktukları yetmiyormuş gibi bu dünyaya bilinçsizce bakımını sağlayabileceklerinden çok daha fazla sayıda çocuk getirmeleri ve burada sayamadığım pek çok durum modern dünyamızın Narcissus’larının farkında olduğu ya da farkında olmadan modern dünyamızın Echo’larına yaşattığı olaylardan.
Nispeten geri kalmış toplumlarda kadınların Echo olması normal bir durummuş gibi lanse ediliyor fakat modern sayılabilecek toplumlarda da modernize edilmiş Echo ve Narcissus’larla karşılaşmak şaşılası değil; “Bu kıyafeti giyemezsin!”, “Dışarı çıkma!”, “Kırıtmadan yürü!”, “O son görülme ne!” vb şekillerdeki söylemlerle “kıskanan erkek aşık erkektir” kisvesi altında modern Echo’lar modern Narcissus’larını aynalamakta. İşin daha vahim kısmı ise mitolojideki hikaye gibi iki tarafın da bu durumu olması gereken bir şeymiş gibi kabul etmesi.
Küçüklükten itibaren sürekli bir kadın tarafından pohpohlanan erkeklerin Narcissus ve sürekli karşı cinsini memnun etmek adına onu pohpohlamak zorundaymış gibi yetiştirilen kadınların Echo yani sadece yankı olmaları pek şaşırtıcı bir sonuç olmasa gerek.
Evet biliyorum size Echo ve Narcissus’un hikayesini anlatacaktım ama bu hikaye sadece Narcissus’ların hikayesiydi, Echo Narcissus’a aşık yankıdan ibaret bir figürandı; ancak Echo’lar kendi seslerine kavuştukları zaman bu hikaye Echo’ların da hikayesi olacak ve inanıyorum ki yakın gelecekte Echo’lar yankı değil, gürleyen bir ses haline gelecekler.
YAZAR: Burcu Kaplan
Kaynakça:
Echo ve Narcissus’un İkinci Hikayesi – Çağla Özbek
http://www.5harfliler.com/echo-ve-narcissusun-ikinci-hikayesi/
Echo’nun Sessizliği ya da Narsisist Aşkı Anlamak – Mahan Doğrusöz