![](https://www.tpocg.org/blog/wp-content/uploads/2021/07/Kafa-kırışıklığı.jpg)
(Bu yazının okunması 2 dakika sürmektedir.)
Günün en sıcak vaktinde yola koyuldum. Düşüncelerimin attığı her adımın karanlığa gittiğini biliyordum. Yürüyüşünü durduramadığım gibi uygulamaya koymaya cesaretimin olmadığını seziyordum. Hayatımda ne zaman büyük bir sorun veya durum olsa önce acelesi olmayanları çözmeye daha istekli olmuştum. Kredisi yüksek bir dersin ödevini hemen yapıp teslim etmek yerine tarihi ileri ve beş dakika sürecek olan sunum ödevini hazırlamak her zaman cazipti. Bir an konu keşke yine ödev olsa diye düşündüm. Uzun süredir bağlantı kopukluğu yaşadığımız arkadaşımla konuşmaya karar verdim. Belirsizliğe tahammülüm kalmamıştı ya arkadaşlığımız bitecekti ya da ondan cevap alamamamın bir sebebi olmalıydı. Sonuç olarak bir sebebi olduğunu öğrendim ve ertelediğim, belirsiz olduğundan küçük bir sorun olarak gördüğüm olay, içinde bulunduğum sıklat ve buhranlı hâlime pencere açtı. Ummadığım yerden gelen rüzgâr, ferahlamama yardımcı oldu.
Karmaşık yapılara sahip canlılar olsak da hepimiz bir yerde bardak gibi basit bir nesneye dönüşebiliyoruz. İçimize her ne doldurursak dolduralım belirli kapasitemize kadar alıyoruz ve fazlasının taşmasına şahit oluyoruz. Bunu göz ardı ettiğimizde kendimiz de dâhil herkesin hacimsiz olduğunu, tüm olumsuzlukların üstesinden rahatça gelinebildiğini ve koşmaktan herkesin zevk alıp dinlenmeye kimsenin gönlü olmadığını düşünüyoruz. Oysaki birçoğumuz aynı şeyleri yaşıyoruz. Yolunda gitmeyen olaylar canımızı sıkıyor, istemesek de “tamam” dediğimiz koşullar oluşuyor ve koşmak yorucu olduğunda mola vererek sadece yürümenin ve yürürken gördüklerimizin tadını çıkarmak istiyoruz. Savaşı kazanmak veya kaybetmek gibi iki seçenek dışında “sadece savaştım” ya da”‘savaştan kaçtım” diyebilmeyi de hayatın özüne lezzet kattığını unutuyoruz.
Kimi zaman ise hep kovalıyoruz istediklerimizi. Genellikle yakalıyoruz ve mutlu da oluyoruz ama bazen beklemek belki de en kârlı olandır. Bir daire içinde sürekli kovalamak yerine durup arkamızı dönsek onun kollarını açmış bize koştuğunu görebiliriz.
Kapasitemizin dolması sonucu taşmaktan bahsetmiştim. Bu durumdan kurtulmak için fazla geleceğine inandığımız an, taşmak yerine vermeyi/verebilmeyi yaşamın artı yönlerine ekleyebiliriz. Fazla olan duyguları paylaşmak, taşınmayacak kadar ağır yükleri alanında uzman biriyle beraber taşımak ve düşünmekten yorulunca kafa kırışıklığını ütülemek için birinden ütüyü fişe takmasını istemek bizi muhtaç veya aciz duruma sokmaz sadece kendimizden bir şeyler verdiğimizi bazen gardımızı indirmeye ya da yardıma ihtiyacımız olduğunu gösterir.
Durup bir mola vermek, kapasitemizin dolabileceğini düşünmek ve havanın hâlâ sıcak, yolun ise uzun olduğunu hatırlamak hepimize iyi gelecek.
Yazar: Beyza Nur Fındıkcı