Işıklara Dikkat Et

(Bu yazının okunması yaklaşık olarak 3 dakika sürmektedir.) 

Karşında bembeyaz, tertemiz bir sayfa var.  O sayfaya ilk ne yapardın? Günlerdir evden çıkmıyordu, bunun nedenini bilmemesine rağmen yağmurlu havaları kendince bahane ediyordu. Birkaç gün önce kesilmiş elektrik dolayısıyla tükettiği mumların sonuncusu dibi görüyorken o; mumu eline almış, yüzünü yıkamak için sarı ışığın aydınlattığı koridorda ağır ağır ilerliyordu. Titrek nefes alışverişinden dalgalanan alev tanesinin yansıdığı cama gözleri çarptığında; kısa bir ân bakışları dokunduğu yansımadaki yabancıda takılı kalsa da gözlerini çekip adımlarını hızlandırdı. Nedensizce seri davranarak soğuk suyu yüzünde gezdirdikten sonra kendi kendine sessizliği yok etmek adına mırıldandığı bir melodi ile oturma odasındaki masanın üstüne mum tabağını bıraktı.

Dışarıdan gelen sarı ışıkların vurduğu tekli koltuğa yavaşça kurulurken kendisine yalnızca yağmur tanelerinin cama vurduğu ses eşlik ediyordu. Bakışlarını mum alevinin aydınlattığı masanın köşesinde duran siyah tabancaya çevirdi. Bazı şeylere alışmamıştı. Ne zaman bir tiyatro sahnesinin ortasında seyirciyi son sahnenin ardından selamladığını hissetse elindeki senaryonun bittiğini düşünürdü. Senaryonun son kelimesi hayatına döküldüğü her ân sahnenin arkasındaki karanlığın derinlerine adım atmak için hazırlardı kendisini. Fakat asla son bulmadı, hikayesinin bittiğini düşündüğü her ân boş bir sayfa açıldı önüne ve kaderiyle karalanmış o kağıtların arasına her yeni sayfa açıldığında içi umut doldu. Düşleriyle boyadı, hayalleriyle karaladı, inançlarıyla yazdı… Geçmişin yok olması imkânsız iken sanki geçmiş asla var olmamışçasına doldurdu o sayfaları.

Yeniden sahneye çıktı hayatını yaşamak üzere, yeniden ışıkların altında kaderinin yazıldığı kağıtlarla yol çizdi kendisine.Şimdi ise her yansımasına baktığında karşılaşmayı umduğu küçük çocuğun, o birikmiş sayfalar yığını yüzünden gözlerinin önünde bir ânda bu kadar çabuk büyümesine alışamamıştı. Büyüdükçe o sayfalarda bırakılan lekelerin, kalplerde bu denli derin izlere yol açmasına alışamadı. Ona göre insanlar duygularıyla bağ kurardı; kalpler her yeni bir bağ kurduğunda ısınır, her kurduğu bağ koptuğunda da taşlaşırdı. Onun ise göstermeye utandığı izleri kendisine sakladığı süreçte bağlayacak hiçbir duygusu kalmamıştı.

Yapayalnızdı, karşısındaki yabancıyı görmek adına artık aynaya dâhi ihtiyaç duymuyordu. “Karşında bembeyaz, tertemiz bir sayfa var,” dedi o yabancı. “O sayfaya ilk ne yapardın?” Yaşamaya dair verdiği kararda bu denli derin yaralarda boğulacağını bilemezdi. Oysa zamanında o vazgeçtiği ölümü de bu yaralardan kurtulmak adına dilemişti. Ne değişti?“Hiçbir şey…” dedi. “Ben o sayfayı sonsuza dek boş bırakmak isterdim.” Çünkü yazdıkça yazması, çizdikçe tamamlaması gerekecekti. Kalemin ucu dokundukça kendi hayatına dokunacak, belki de başkalarının hayatlarıyla yeni bağlar kuracaktı. Karalayacak, hatalar yapacak; gözyaşlarıyla ıslatacak, geri silinmeyecek lekeler bırakacaktı. “Bomboş bırakırdım o sayfayı.” dedi tekrar. Çünkü insan, tüm o karalamaların altında boğulurken yalnızca nefes almak istiyordu. Çünkü hayata bağlanmayı sağlayan tüm o hayallerden, insanlardan, yaşanmışlıklardan uzak, bomboş bir sayfaya sarılıp gözlerini kapatmak; ölümü kucaklıyormuş gibi hissettiriyordu. O sayfayı bomboş bıraktı. Çünkü ölümü düşleyen insan, hayatının bir noktasında tertemiz bir sayfa barındırmanın ihtiyacını hissederdi. “Yanılıyorsun.” dedi karşısındaki. “Ben de ihtiyaç duyuyorum. Ama ben ölümden ziyade yalnızca yaşamak istiyorum.” “Peki bunun için ne yapıyorsun?” “Ben…” dedi, duraksadı. “Bilmiyorum… Nasıl yaşanır bilmiyorum. Nasıl sevilir, nasıl sevinilir, nasıl mutlu olunur bilmiyorum.”

Elinde tuttuğu senaryo sonlanmaya yakın iken artık ışıklar son bir sahne için aydınlatıyordu perdeyi. Seyirciler yerinde, acılar bardağında, ölüm tam karşıda. O sahneyi aydınlatmak hiçbir ân doğru olmadı, olmayacak da… Işıkların arasından karanlığa çekildi koşar adımlarla, son sahneye hayat vermek istemedi bu defa. Tüm bakışlardan, eline son sahneyi sergilemesi için senaryolar tutuşturan insanlardan uzağa çekildi. Kaderinin yeniden sonlandığını düşündüğü vakit bu defa ellerinde düşleri, hayalleri ya da inançları kalmamıştı. Ve o ânda önüne yeni bir sayfa açıldı. Koca bir karanlıktan oluşan bu sayfa öyle temiz göründü ki gözüne, üzeri karalandıkça yüreklerden çıkmayan yaralara sebep veren o bembeyaz sayfalardan ziyade, hayatında ilk defa beyazın saflığına değil de karanlığın o kusurları örten yanına sığınmak istedi. Karşısındaki o yaşamak nedir bilmeyen yabancı bir ânda gitti, mum son alevini birkaç saniye daha yaşatmasının ardından kendisini tüketti. Dışarıdaki yağmur damlalarının camda bıraktığı küçük çarpıntılar kulaklarını doldururken derin bir nefer verdi.“Karşımda tertemiz bir sayfa var. Şimdi ne yapacağım?” 

Yazar: Beyza Dilara MEŞECİ

Görsel Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/483503710007753481/

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.