GÖKYÜZÜ

''Saat daha erkendi. Onun için çok erken. İşini kaybettikten sonra değişen uyku düzenine, hayatına oranla çok erkendi. Parmak arası terliklerini giyip çıktı evinden.''

Donuk gözlerini beyaz tavana dikip nefes alışverişine devam etti. Yeni uyanmış, geçmiş günü nasıl bitirdiğini, bitirdiğinin üzerine bir yenisine nasıl başlayıp bitiremeyeceğini hesapladı. Kafası doluydu. Hıncahınç düşünceler… Biraz daha düşünse kulaklarından çıkacaklardı sanki. Sadece bakışları sabitleniyor ve dalıp gidiyordu. Bu, onun vücudunun “ben düşünüyorum” tepkisiydi. Derin bir nefes alıp gözlerini ovuşturdu. Kalkmalı, dolu küllüğe bir sigara daha bırakmalı ve kendisine gelmeliydi. Dolabını açıp hala bir işi olsaydı çoktan yenilerini ekleyeceği kıyafetlerine göz gezdirdi. Kırmızı şortunu aldı alelacele, en sevdiğiydi. Bugünün rotasını oluşturdu kafasında. Ellerini kısa saçlarında gezdirdi, iç çekti, gününü ne kadar farklı kılabilirse o kadar farklı kılma peşindeydi. Akşam güneşi batana kadar sahilde denizin sesini dinleyip yürüyerek güneşi denizin koynuna girene kadar izlemek üzerine düşündü. Saat daha erkendi. Onun için çok erken. İşini kaybettikten sonra değişen uyku düzenine, hayatına oranla çok erkendi. Parmak arası terliklerini giyip çıktı evinden.

Birkaç esnafla hoş sohbet ederek geçti mahallesinden. Umut abisine uğrayıp karnını doyurmayı ihmal etmedi. Kalkmadan evvel bir sigara daha yaktı, derin bir nefes, rotasını tekrar geçirdi gözünün önünden. Tamamdı. Planı harika. Henüz bir acelesi yoktu. Akşama daha vardı. Biraz daha oturabilir, sohbet edebilirdi. Okkalı bir Türk Kahvesi söyledi kendine. En sadesinden. Vakit burada hızlı geçti, tutamadı elinden. Kalkarken mutluydu Umut abisinden. Yine yollara düşmeye hazırdı. Terliklerinin altından kayarken yol, sahile nasıl vardığını fark edemedi. Yürüdü sahil boyunca. Biraz battı kumlara. Yapışmadı ayaklarına. Selamını aldı güneş, gözlerini yumup ona doğru uzatınca. Güzel bir esinti yaladı yüzünü, açıp gözünü biraz daha yürüdü. Kumlara bastı çıplak ayak. Biraz olsun hissetmek için kapadı gözünü.

Gün batarken boyadı tüm sahili, turuncu, kırmızı, sarı ve diğer tüm ihtişamlı renkleri. Önünde kocaman asılı duran, batan güneşin çerçevesi. Sarılmış halde çevresinde bulutlar ile. Titrek elli adam cebinden bir sigara daha çıkardı, gökyüzündeki tabloya karşı. Çevirince başını hafif sağa, gördü gökyüzünü kaplayan bulutları ve onu saran muhteşem renkleri. Isındı içi. Umut kapladı dört bir yanını. Dudağının kıvrımına kondu bir tebessüm. Utandı usulca, eğip başını çevirdi tablonun diğer tarafına. Burada gördü kara bulutları, güneş almayan içindeki en ücra alanı. Yuvarlandı düşünceleriyle yokuş aşağı. Vardı bir sebebi. Görmek istemedi yeniden muhteşem renkleri. Kapılıp gitti o an vicdan mahkemeleri kurulmuş anılarına.

Yazar: Tuğçe İrem Bek

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.