Her uzun yolculukta olur bu..
Her uzun yolculukta zihnimdeki karla kaplı dağlardan birinde, elleri kar topu oynamaktan kıpkırmızı olmuş küçük bir çocuk, yaptığı kar topunu yavaşça eğime bırakır dağın zirvesinden. O kartopu hızlandıkça hızlanır büyüdükçe büyür ta ki dağın eteklerine kurulmuş olan bir kasabayı çığ altında bırakana kadar. O kasabayı hiç varolmamışçasına bırakana kadar.
İçinde onca canlı, içinde onca insan
İçinde onca iyi, içinde onca kötü
Hepsi bembeyaz karlar altında kalır. Artık hiçbirinin ne rengi vardır ne de sesi.
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Sezai Karakoç
Zaman geçer ve her şey unutulur. Kasabanın üstüne düşen yumuşak karlar, biraz güneşin sıcaklığıyla eriyip tekrar donarak biraz da yağan yağmurlar ile sertleşip toprak olmuştur artık. Üzerine yeni kasabalar kurulmaya hazırdır artık.
Kasaba kurulur, içinde yaşamlar açar
Çocuk kartopunu bırakır, çığ düşer, toprak olur
Uyandım kar aydınlığında
O küçük kasaba uykuda
Uykusuz bir sıra kavak
Hem gider hem dinlerim
Düş önüme yol göster, derem benim
Necati Cumalı
Neden bilmiyorum ama hem kendime hem de size yalan söyledim. Bu kronolojik bir yalan. Yolda yaşadıklarım bu akışı takip etmedi hiçbir zaman. Akışın tam tersi istikamette oldu aslında. Yoldayken durdum ve herhangi bir kasabanın herhangi bir toprağına baktım. Kazdıkça kazdım altında kalanları çıkarmak için. İyi olandan ilham alıp, kötü olana yeni bir gözden bakabilmek için. Çığ olan kartopunu bulabilmek için. Küçük çocuğun ellerini ısıtabilmek için.
Lambayı yakma, bırak,
Sarı bir insan başı
Düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor
Karanlıklara.
Kar yağıyor
Ve ben hatırlıyorum.
Kar…
Üflenen bir mum gibi söndü
Koskocaman ışıklar.
Ve şehir
Kör bir insan gibi kaldı
Altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
Dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
Ve ben hatırlıyorum.
Nâzım HİKMET
Yazar: Deniz Onuk