
Ben kimim? Bu soru zihninizde en az bir kere kendi etrafında dönmüşse cevabını bulmaya meyletmeniz de kaçınılmaz olmuştur. Merak ettiklerimizi savurmaya çalışırken kullandığımız yöntemleri de kullanamaz hale geliriz çoğu kez. Mesela arama motoruna yazamazsınız bu soruyu. Yaklaşık 1.090.000 sonuç çıkar karşınıza bu sorunun cevabını yeni yetme yöntemlerle çözmeye kalkarsanız. Gelgelelim, esas arananı bulmaksa maksat; bu çaba beyhudedir. Birçok cevap çıkar karşınıza, merak ettikleriniz adedince yol vardır karşınızda. Doğru yola girdiğini nasıl idrak edersin? Ya da doğru bir yol var mıdır? O, binlerce seçenek belki de afsunlar bizleri ve unuturuz her yolun aynı sonuca varacağını. Bir soru can bulur zihnimde; yol almak mıdır esas gaye, yoksa yolun sonunu görmek mi?
Zulmette barınır belki bir zaman,
Ruhu bedbin eden hileyle yalan.
Hakikat doğacak güneştir, inan!
Mümkün mü geceler sabah olmasın?..
[İbrahim Alaaddin]
“Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım… Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.” der Michel de Montaigne. Hakikati ararken yaratılmış adedince var olandan yalnız kendine uygun olanı seçmiştir pek çokları gibi. O kendi yolunu seçerken biz geriden gelenlerin yolunu elindeki zihin feneriyle aydınlattığından mıdır yolumuzu bulurken hissettiğimiz rahatlık? Bir sitemdi bu sözüm kimileri için. Çünkü feri sönmüş iki çift halka gezinir orda burda. Sahi, herkes arar mı yolunu? Bekler mi merakla o yol için bahşedilen ipuçlarını? Yoksa kimilerinin ardında, nereye sürüklendiğini bilmeden zaman mı doldurur şu fani yerkürede?
Cevaplarım sonsuz veyahut hiçbir cevabım yok sorularıma. Gayemiz doğru yolu bulmak değil, gideceğin bir yol bulmak belki de. Sadece sana ait, senin ayak izine sahip, temiz bir yol. Sonrası gelir…
YAZAR: Seda CAN
TPÖÇG Blog Yazarı | Bilkent Üniversitesi Psikoloji Öğrencisi