
Sonbaharın ilk ayı, bereket ayı, Eylül’e girerken yeni yazarınızla tanıştığınızı söylemekten büyük onur duyuyorum. Bu ay benim için çok özel olmakla birlikte herkese de aşkı, hayalleri ve yeni başlangıçları hatırlattığını umuyorum. Bu yüzden bütün okuyucularıma benimle birlikte güzel bir başlangıç diliyorum. Umarım bu yazımdan ilham ve keyif alırsınız. Okudukları için gözlerinize sonsuz teşekkürler…
Oku: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim / Joanne Greenberg
Hâlen mental bozuklukların hastaya nasıl hissettirdiğini tam olarak bilmeden yaşıyoruz. Greenberg ise zihnen hasta olmanın nasıl bir şey olduğunu en iyi bilenlerden birisi. Kitabımız tıpkı Greenberg gibi şizofreni hastası olan 16 yaşındaki Deborah hakkında. Çok uzun süre açığa çıkmamak için farklı mahlaslar kullanan yazarımız sonunda kendisiyle barışıp kitabı yazdığını kabul ediyor. Deborah; Yr, Koro ve Şimdiki Dünya arasında sıkışıp kalmış çaresiz bir kız. Yarattığı dünyalar o kadar çok üstüne geliyor ki bir gün intihara kalkışıyor. Böylece karışık duygulara sahip ailesiyle bir akıl hastanesine gidiyor ve bir daha onlarla dönmüyor. Burada psikiyatristiyle iyileşmeye doğru gelgitli dönemler atlatırken biz aynı zamanda onun büyümesini izliyoruz (217 sayfa).
Dinle: Rüya Bozumu / Ezgi Altıner
“Sen Yağmur Dök” grubunun solistinden single bir parçayla karşınızdayım. Bu parça öyle bir parça ki kendinizi bir ânda elinize kalem kağıt almış çiziktirirken buluyorsunuz. Altıner’in hafif yanık sesi, ağlamış da yeni söylemeye başlamış gibi. Şahsen daha büyük yerlere gelebilecekken biraz hevessizliğinden belki de çok üstlere çıkmayı istememiş bir ses (3 dakika 10 saniye).
İzle: Holy Spider / Ali Abbasi
Muhtemelen filmin en ürkünç tarafı konunun İran’ın kutsal şehri Meşhed’de geçen gerçek seri cinayet olayları olması. Film, İran’ın hâlâ kötülüğe dayanan iyi tarafını da anlatıyor tabii ki. Rahimi (Zar Amir-Ebrahimi), kadın gazetecimiz, örümcek katil olaylarını duyması üzerine Meşhed’e gider ama tek karşılaştığı zorluk katille verdiği savaş olmayacaktır. Sivillerin onun başını örtmesine hatta sigara içmesine karışması bile seyirciyi gerecek olaylara neden olacaktır. Örümcek katilse “kutsal” şehirdeki hayat kadınlarını öldürerek mehdinin görevini yerine getirdiğini düşünmektedir. Film İran’a karşı verdiği savaşta başarılı oldu mu bilemeyiz ama hem sürükleyici olması hem de gerim gerim germesiyle izleyicilerin gönlünü fethettiği kesin (1 saat 58 dakika).
Bak ya da Gör: Pandora / Odilon Redon
Yazarın adı aslen Bertnard-Jean Redon’dur. Fransa’nın Bordo şehrinde doğmuş sembolist bir yazardır kendisi. Odilon adını annesi Odile’den alıp değiştirmiştir. Küçük yaştan itibaren resime ilgi göstermesine rağmen aile baskısından dolayı ne ressam olabilmiştir ne de söylendiği gibi bir mimar olmayı başarabilmiştir. Evine döndüğünde resimden vazgeçmeyen Redon; heykellerle, taş baskıyla ve gravürle fazlasıyla uğraşsa da savaşa katılmasıyla sanat hayatı yarıda kalmıştır. “Suların Koruyucu Ruhu” adlı bir başyapıt yapıp camiaya sonunda adım atabilse de 1884’e kadar gizli saklı kalır. Sonunda zamanın popüler kitaplarından birinde adı portrelerinden bahsedilir ve su yüzüne çıkar. Pandora, Dünya’ya insanlarla yaşamak için indirilmiş güzeller güzeli bir kadındır. Tablodaki çıplaklığı da onun güzelliğini ve masumiyetini temsil eder. Bütün masumiyetine rağmen Tanrıların asla açmamasını söylediği kötülüklerle dolu kutuyu açar ve insanlığın altın çağına son vermiş olur. Tabii bu kutudan dünyayı aydınlatacak bir şey daha çıkacaktır: umut. Resmin bu kadar renkli olması da bu figürün çıkışından dolayıdır.
Yazar: Eylül Çelik