Oku-Dinle-İzle:Eylül Ayı

TPÖÇG Blog; eylül ayı kitap, film ve müzik önerilerini iftiharla sunar ?

FİLM

Hiç yaşlanmayı hayal ettiniz mi?

Yaş kavramının insana ne kattığını, neleri götürdüğünü, mental ve fizyolojik yanlarını düşünmüşüzdür. Her doğum günümüzde pastadaki mum sayısı çoğalır. Her yıl bir öncekiyle kıyaslanır. Ne yaşadım? Ne yaşıyorum? Ne yaşayacağım?

Youth

Emekli bir orkestra şefi, kızı ve en yakın arkadaşı ile Alpler’e tatile gider. Film olay ağırlıklı değil ve bu cümle neler olduğunu özetler nitelikte. The Young Pope’un da yönetmeni olan Soretino’nun eşsiz sinemasal anlatımının yanı sıra diyaloglar fazlasıyla iz bırakıcı. Sizi alıp uzaklara götüren, siz fark etmeden size dinlendiren Youth insan ilişkilerine, aileye, dünyaya, müziğe değiniyor ve hepsinin sonunda siz de müthiş manzara görüntüleri ve neden olduğunu kestiremediğiniz bir burukluk bırakıyor. Yaşlanmanın getirdiği hayat perspektifi, ve siz yaşlanırken dünyanın da sizinle yaşlanması, hayata dair pek çok şey bu filmin konusu. “Gençlik” filmi yaşlılığın filmi, yaşlanmak ise kendi küçük hayatımıza sığdırdığımız koca dünyanın kendimizce yorumlanışı; öznel bir değerlendirme, olup bitenden ne anladıysak…

Stravinsky’nin filmde bol bol göndermesi var, Spring isimli eseri ise Vivaldi’nin Spring’I ile kıyaslamaya açık.

İnsan ömrünün dönemlerini mevsimlere benzetirsek yaşamın kaosu tüm bölümlere etki etmiştir Stravinsky’e göre. Tıpkı baharda açan çiçeklere eşlik eden hırçın yağmurlar gibi. Ahenk olmayabilir her aşamada, her şekilde, yaşam kaotiktir ve mevsimler de öyle. Bu eserin felsefesinde bu uyum algılayışını yıkıp kargaşayı kabullenmek yatıyor.

Huzur

Gençliğin yaşlılık filmi olması gibi Huzur romanı da bitmek bilmeyen bir huzursuzluğu anlatır. Moran Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış’ta Huzur’un dört bölümüne dikkat çekmiştir, yaşamın bölümleri quartet bir eserin akışı şeklinde duygu dalgalanmaları ile aktarılır. Birinci bölüm sıkıntılı, ikincisi neşeli, üçüncüsü melankolik, dördüncüsü daha da sıkıntılı. Yaşamın, bir müzik eserinin, bir kitabın akışı gibi…

“…İnsanlık fena bir ihtimali bir kere kendine ufuk bilmesin; bir kere uçurumu görmesin. bir daha ondan geriye dönemez. onu giyinir. kıymetli bir şeyiniz, iyi bir yazma, güzel bir gramafon, bir acem halınız var mı, sakın onu satmayı bir imkan gibi düşünmeyin, evliyseniz karınızı boşamayı, seviyorsanız sevdiğiniz kadına darılmayı bir kere olsun aklınıza getirmeyin. sonra bu işlerden ne kadar çok çekinirseniz çekinin, mıknatıslanmış gibi, arkanızdan itiyorlarmış gibi onu yaparsınız, insan hayatında sakınmak yoktur. hele kütle halinde, asla…”

Yazar: Berru Doğan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.