(Bu yazının okunma süresi yaklaşık olarak 5 dakikadır.)
Sonbaharın olduğum yere bir anda gelmeye karar verdiği bir Ekim gününden her birinize “Merhaba!” Sevgili Okurlarım.
Hayatımız fark ettiklerimiz ile fark etmediklerimiz arasındaki o ince yol gibi geliyor bazen. Daha doğrusu hayatımızın ne yöne gideceğine o iki tepe karar veriyor sanki. Birini seçtikten sonra öteki artık arkada kalıyor. Dönsen dönemezsin, U dönüşü yasak ama ileri gitmeyi de sen seçtin neye takılıyorsun? Biraz daha açayım; hangi sen seni düşündürüyor? Biliyorum fark ettikten sonra bir başka oluyor, alıştığından ve bildiğinden farklı…
Biliyorum fark etmediklerinle dolu bir yoldan gitmek de acı veriyor ya da merak uyandırıyor öbür yola karşı. “Cahillik mutluluk mu getirir yoksa ilim kendini bilmek midir?” diye sorup dururum kendime. Sanırım çoğu zaman fark etmenin ateşinde yanmayı seçtim, seçiyorum ve seçeceğim. Çünkü bilirsem görürüm, bilirsem duyarım, bilirsem anlarım, bilirsem öğrenirim ve daha nicesi…
Lakin en önemlisi bilirsem kendimi bulurum. Buldukça severim, sevdikçe yakınlaşırım, yakınlaştıkça benimserim ve benimsedikçe gurur duyarım. İşte bu yüzden fark etmeyi seviyorum. Sanki her farkındalık bana beni sunuyor elleriyle.
Bakmayın ben burada kendime kavuşuyorum ama bu her zaman sevgi ve mutluluk dolu olmuyor. Bir de şu yanını dinleyin; bazen de beni bana öyle bir şekilde sunuyor ki ben elimle teslim almaya korkuyorum, çekiniyorum. Canım yanabiliyor ama sağ olsun; o zaman da beni kenara, köşeye, bir yere bırakıp bana zaman ve alan tanıyor. Alışmam, sevmem, yakınlaşmam, benimsemem ve gurur duymam için.
Bu böyle bir döngü şeklinde ilerliyor ama bu döngünün içinde kavrulmayı, bu döngünün bir parçası olmayı, daha da güzeli bu döngü gerçekleşirken bir de dışardan durup izlemeyi çok seviyorum. Bana her zaman canlı ve cansız her şeyin özel ve eşsiz olduğunu hatırlatıyor. Tüm canlıları katıyorum çünkü iç güdüyle hareket eden hayvanlar da fark etme yollarından geçiyor ve iç güdülerini geliştiriyor ya da bitkiler fark ederek taç yapraklarını açıyor, yüzünü güneşe dönüyor. Cansızları da katıyorum çünkü dolaylı yoldan da olsa, ömürleri boyunca onları fark eden veya onlarda başka bir şeyi gören canlıların, işlemesiyle kendilerine yeni bir görünüm ve yeni bir yol kazanabiliyorlar.
Bambaşka bir yere götüreceğim şimdi bizleri: Bazen de benzinimiz bitiyor bu yolda giderken. Bu yol aslında sadece bu iki farkındalık tepesinden oluşmuyor. Yol üstünde bazen türlü türlü engellerle ya da sürprizlerle karşılaşabiliyor insan ama ben şöyle bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Duraklar.
Duraklar, dinlenme yerleridir. İşte bazen ben fark ettiklerimle fark etmediklerim arasında dinlenmek istiyorum. İnanın fark etmediklerinizin de belli bir ağırlığı olabiliyor. Ya şaşkınlığımdan ya yorulduğumdan ya da acı çektiğimden bazen molalara ihtiyaç duruyorum. Yolda da her zaman duraklar olmuyor, ben de o zaman alıyorum sepetimde ne varsa kısa süreliğine bohçamla örtüyorum üstlerini. Sanki “İçindekiler soğumasın, içindekilere bir zarar gelmesin!” der gibi. Çünkü “müsait bir yerde” onu mutlaka çıkarıp sindirmeliyim. Yoksa bozulur diye korkarım, boşa gitmesin isterim. O benim için özenle hazırlanmıştı, en sevdiğim aromalardan ve tatlardan yapılmasa bile sindirmeliydim.
Götürdüğüm yerde yeterince oyalandık şimdi, bu döngüyü elime alıp yola devam ediyorum. Derken bu yolda daha önce karşılaştığım şeylerle tekrar karşılaşıyorum. Onlarla bazen bakışıyorum, bazen konuşuyorum, bazense yanından geçip gidiyorum. Bunlar yaşanırken kendi kendime soruyorum: “Önceki karşılaşmadan bu yana ne fark etti, aynı tas aynı hamam değil mi Ozan?” cevap gecikmeden geliyor: “Fark ettim Ozan, yetmez mi? Eğer göremiyorsan ya da duyamıyorsan sindirdiğimi hisset.” Bu farklılığı farkındalıklarımla yaşamak en sevdiğim kokuyu burnuma fütursuzca çekmek gibi geliyor. Bu koku bana güç, amaç ve motivasyon sunuyor. Bu yüzden o şekilde içime çekmekten utanmıyorum ya da üzülmüyorum çünkü doymayı ve bunun bitmesini istemiyorum.
Bilmiyorum belki aşırı farkındalık dozundan bir gün bu yola devam edemeyeceğim. Fakat ne olursa olsun kendime olabileceğim en yakın şekilde bu yolu bırakacağım. Şimdilik kulağımda en sevdiğim şarkılarla bu yola; “şimdi ve burada” diyerek, bir sonraki dönüşü bir yandan düşünmeden diğer yandan merakla bekleyerek, yolun tadını çıkara çıkara devam etme vakti.
Nötr gözyaşları ile fark ettiklerimizin ve etmediklerimizin, fark edeceklerimizin ve edemeyeceklerimizin şerefine…
Ozan Yıldırım
Yapay Zeka ile oluşturulmuştur.
Müzik Önerisi: iolanda – Grito