AKORDİYON SESİ VE BAZI YOLLAR

Bazen ilerlemek için 10 yolun 1’ini seçmek değil de 10 yolun 9’undan vazgeçmek gerekiyor.

(Bu yazının okunması yaklaşık 3 dakika sürmektedir.)

Bir uyuyup bir uyanıyordum uykumdan. Güneşin doğmasına ve martı seslerinin gittikçe artmasına sinirlendiğimde eve geldiğimi anladım. Onların bu şiddetli kavgalarından uzak kalmıştım bir süre. Onlarsız uyandığım günlerde, bazı sabahları hatırladım.

Babama gazetesini almak için bakkala giderken simitçi amcayı es geçmez, artan bozukluklarımla yettiği kadar simit alırdım. Sonra kahvaltı sofrasına oturduk mu akordiyon sesi gelirdi sokaktan. Baba-kız dolaşırlardı tüm mahalleyi hep aynı şarkı ile: Hatırla Sevgili. Masadan biri mutlaka eşlik ederdi melodiye sözleriyle. Babam gazetesini bitirmeden katılmazdı sohbetimize. Öyle odaklanırdı ki ne kahkahalarımıza aldırış ederdi ne didişmelerimize. Sonra gazetesini katlayıp bir kenara koyar, tok bir sesle “Evet arkadaşlar!” diyerek bize döner ve yemeğini yemeye başlardı. Biz dünyayı çoktan kurtarmış olurduk. Kendi gündemlerimizden bahsederdik. Bir yazlık alırdık Ege’den. Zaten hep öyle olur ya, bir şey çıkardı işte, bir sorun, bir pürüz, biz vazgeçerdik. Ben doğmadan önce aldığı bir arabası vardı babamın. Her sabah satardık onu. Sonra aramızdan biri duygusallaşır, biz yine vazgeçerdik. Gündelik planlar yapar, hazırlanır, yola koyulurduk. Hiçbir şey planladığımız gibi gitmezdi, aldırmazdık. Sorunlar olurdu hayatımızda, birçoğunu çözemezdik ama çabamızla gurur duyardık.

Hedefler olmazdı bizim hayatlarımızda. Varacağımız noktaları hesaplamazdık yola çıkarken. Biz sadece kapıdan dışarı bir adım atardık. Gerisi bitmek bilmeyen bir yolculuk olurdu bizim için. Bitiş çizgisini değil, şevkle atılan her adımı müjdelerdik evimizde. Attığımız yanlış adımları, hatalarımızı, takılıp yere düşmelerimizi hatta bazen takılmadan kendimizi öylesine bırakmalarımızı sahiplenirdik. Sadece seçmenin değil vazgeçmenin de bir lüks olduğunu sanırım biz böyle öğrendik. “Olmadı” demeyi, “Yapamadım” demeyi, sabah kahvaltılarımızdan öğrendim. Sonra babam gazete okumayı bıraktı, biz de beraber kahvaltı etmeyi. Kardeşlerim masadan kalktı, ben sabahları sadece kahve içmeye başladım. O babayla kızına ne oldu bilmiyorum ama akordiyon sesi de kesildi mahallede. Simitçi amcayı ise yıllardır görmüyorum. Fakat vazgeçmek kaldı benimle,  sadık bir dost gibi.

Bazen ilerlemek için 10 yolun 1’ini seçmek değil de 10 yolun 9’undan vazgeçmek gerekiyor. Bazen sadece bırakmak gerekiyor, hem hafiflemek hem ilerlemek için. Kitaplarda yazan o başarıları elde etmek üzerine eğitilmişiz yıllar boyu. Milyonlarcasıyla yarıştırılmış, ölçülmüş, değerlendirilmiş ve bir yerlere getirilmişiz. Kimse yorulmamıza, bir durup nefes almamıza izin vermemiş gibi koşmuşuz. Bir aceleyle yaşama işine girmişiz. Birkaç iyilik yapıp gidecektik buradan, şimdi dünyanın yükü çoluk çocuk herkesin sırtında.

Dedim işte, bırakmak gerekiyor. Aceleyle tükettiğimiz hayata durup bakmak gerekiyor. Daha çok sevmek, daha çok görmek ve belki biraz da az uyumak gerekiyor. Bir gün kitaplara yazılsın diye kalbimize ters düşen yollara girmeyelim. Bırakmak istediğimiz yerde bırakalım, pes etmek istediğimiz yerde edelim, hatta bize iyi gelecekse başarısız olalım. İçimizden nasıl geliyorsa. Çünkü yol, aynı yol. En başından beri önümde duruyor, adımlarımı bekliyor. Aslında “Hiçbir şey yolunda gitmiyor!” derken yanılıyoruz. Ben yolumda gidiyorum işte. Egedeki yazlığı almıyor, arabayı satmıyorum. Ama kollarımda yıllarca her sabah taşıdığım gazetenin mürekkebi, kulaklarımda akordiyon sesi, yürüyorum. Kendi yolumda.  

Yazar: Neslişah Kahraman

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.